1
görememe hali. artık hücre nakli ile geçecek imiş, tabi ilerde. yeni bir gelişme olmuş. kaynak: www.ntvmsnbc.com/...
2
Çok güzel bir romandır, yazarını unuttum.
3
Jose Saramago'nun kitabından uyarlanmış, 2008 yapımı, Fernando Meirelles'ın yönetmenliğini yaptığı film.
(bkz: görmek)
4
bir uzuv kaybı halinden maada vicdanların susması durumudur. kalplerine kilit vurulmuş beyinlerin yalın halidir.
5
kör bir kadının karanlık iç dünyasını, eşiyle olan ilişkisini, yalnızlığını, korkularını anlatan bir filmdir.
tabi asıl jose saramago'nun yine aynı adı taşıyan kitabından uyarlanmıştır.
edit: kitabı daha güzeldi yeaaa'cılardan değilim. ben filmi beğendim.
6
Blind adıyla 33. İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen ve uluslararası en iyi film ödülünü kapmış Eskil Vogt filmi.
Film, bugüne kadar körlük üzerine izlediğim en iyi, en inandırıcı filmdi. Konusunu kısaca spoiler vermeden özetlemem gerekirse; gözlerini yeni kaybetmiş bir kadının körlüğüne depresif adaptasyon sürecini anlatıyor. Dikkatinizi çekmiştir, körlük üzerine olan filmler ya bunu bir korku öğesi olarak kullanır, ya bundan bir komedi çıkarır ya da ne yapsak da seyirciyi hönkürt föşürt ağlatsak amacıyla, kokuşmuş engelli algısını nasıl besleyeceğini umursamadan, acıtasyonun bile anasını ağlatır. İşte bu klişelerden sıkılanlar için bu filmin yeri ayrı bir ayrı olacaktır.
Körlük demişken körlüğe ilişkin çok çok yanlış bir algıya değinip düzeltmeye çalışmadan edemem. Körlük gören insanlar tarafından genelde zifiri karanlık olarak algılanır; oysa total körlük karanlığı da görememe halidir. Yani, gözünüzün yerinde ağzınız, burnunuz, eliniz gibi görmeye yetkin olmayan gözlerin olduğunu düşünün, bu kadar basit.
Hani Benim Dünyam'ın başında, benim dünyam zifiri karanlık, gibi bir şeyler söyleniyor ya kör bir kızcağız tarafından, he o yalan, benim dünyam bembeyaz filan deseydi kimse sikleyip ağlamazdı yani ondan.
7
iki lokma ekmek için kendini siktiren kadınların hikayesi. allah belalarını versin ! bunların yalnız gözleri değil, iffetleri de kör olmuş be. kahr-ı bela !
8
Yalnızca gözle alakalı olmayandır. İnsan bazen gözünün önündeki gerçekleri göremez, çünkü birileri gözlerini yalanlarla kör etmiştir.
9
Dünyaya geldiğinizde hiç birşey göremiyor olmak nedir bilir misiniz?
Gerçekten tüm güzellikleri bir an hiç göremediğinizi düşünün
Düşündünüz mü...?
-Evet, düşündük
-Peki, nasıl hissettiniz?
-Kelimeler kifayetsiz kaldı çünkü göremesek bile insanların ve nesnelerin varlığını ruhumuzla hissettik. Hatta görmüş kadar olduk! Demek ki nabzımız halen atıyormuş.
Hissetmek bazen görememekten daha baskınken; göremeyenlerin his duygusu ise tıpkı kopmayan bir halat kadar sağlam...
Tabi tüm bu aktarılanlar doğuştan göremeyenlerle ilgili.
Bizim asıl sorunumuz "görüp" de göremeyen ruh hali bozuk insanlar!
Onları ne yapacağız?
Acaba "geri dönüşüm kutusuna" mı göndersek...?
Bana soruyorlar: "Göndermek kalıcı bir çözüm mü?" Hayır değil ama gören insanlara o kadar çok ihtiyaç var ki...
"Bakar kör" olan insanlar çoğu zaman kendi gölgelerini bile göremiyorlar. Kendi gölgelerini göremezsen nasıl görsünler çevrelerini değil mi?
Çok yazık ya!
Görmek ve görüleni analiz etmek vizyon genişliğini ifade eden önemli bir kavramdır.
Bu kavramın bilinmeyen tarafı ise ruhun özgür bırakılma eylemi...
Hiçbir zaman ruhu bir hücreye hapis edemezsiniz.
Çünkü;
“Ruhunuz, içinizdeki asıl gözlerinizdir. O gözler gizli kamera gibi sizi gözetler."
"Ruhunuz her daim huzur bulmak ister"
"Ruhunuz ayna görevi görerek o yansımanızı size gösterir"
Ruhtur bu esirlikten hiç hoşlanmaz.
Esaretten kim hoşlanır ki?
Siz zaten kendinizi çoktan esir ettiniz bile...
At gözlüklerinizi atmadıkça pembe rengini siyah görmeniz muhtemel...
Hatırlatalım siyah rengi sadece negatif enerjiyi çeker.
Ve evrene ne gönderirseniz evren onu alır.
Alışverişinizi doğru yapın ki göremedikleriniz hissettiklerinizin yerine geçmesin.
Kıymetli bir altın gibi görmüyorsanız kendinizi yolun sonuna gelmişsiniz demektir.
Dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi gibi siz de tüm herkesin sizin ekseninizde dönmesini arzu ediyorsanız
GÖRÜN!
10
Kült romanlar içinde belki de en taşşaklısıdır. Mükemmel bir toplum eleştirisi.
"Körlük, her şeyi sular altında bırakarak önüne katıp götüren ani bir deniz kabarması gibi değil, binlerce çalkantılı dereciğin sinsice, toprağa yavaş yavaş sızdıktan sonra, aniden tamamını istila etmesi gibi yayılıyordu."
11
José Saramago tarafından kaleme alınan neredeyse hakkında bir tane bile kötü yorum bulamayacağınız roman.
12
son zamanlarda iyice kafayı taktım "görme"ye. o yüzden şu kitabı okumak istiyorum.
13
her şoför koltuğuna oturduğumda beni paranoyağa çeviren kitap, okudum. kitabı kapattığım an süt denizine balıklama dalacağımı düşünüyordum, korkuyordum, bir şey olmadı. dedim ki, bu kitabın baş karakteri ben olmalıydım. işte her gün bunu hayal ederek uyuyorum artık. körler ülkesinin kralı olduğumu düşleyerek. açıkçası böyle bir durumda bir insanın iyi kalabileceğini düşünmüyorum. iyi dediğim doktorun karısı gibi bir iyi işte. ama görmek her şeymiş, zaten biliyorduk da, göremeyince toplumun ne hale geldiğini henüz görenbiri olarak gördüm, toplum tükeniyor. toplum tükendiyse kavramlar neden tükenmesin? ve kendimi baş karakter olarak düşündüğüm bir başka körlük romanında nasıl yaşıyorum biliyor musunuz? şehirdenuzak, hiçbir körün ulaşamayacağı bir bölgede bir evde yaşıyorum, bir sürü araba dizili kapımın önüne, hayalimdeki yalnızlığa kavuşmuş olmanın huzursuzluğu ve biraz sonra bir kör kapıma dayanırsa onu öldürmek zorunda kalacak olmanın tedirginliğini yaşar bir halde pizza yiyorum, her zamanki gibi mastürbasyon yapıyorum, çokça yapıyorum, şehrin merkezindeki dev ekranlarda oynatıyorum porno filmleri, çok bayarsa kalkıp bir kör düzüyorum, dünya olmasa da yaşadığım yer her neresiyse orası avucumun içinde, diye düşünüyorum her saniye, silahlanıyorum, çünkü gerçek karakterim ortaya çıktı, toplum tükendi ve ben de üzerimdeki sahte deriyi yırtıp attım, insan öldürmeye karşı değilim, çünkü bunu ben yapıyorum artık, ve bir şeyi ben yapıyorsam, bilmiyorum kendimle ilgili çözemediğim bir durum bu. bir de bir başka körolmayanla karşılaşma korkusu, aslında korkusu değil, paylaşılabilir bir dünyaya sahibiz, daimi yalnızlığımı tehdit edebilir düşüncesi işte. öte yandan bu durumda aşık olmak, onu tatmak ve yaratacağı farklılık duygusuna kapılmayı engelleyemiyorum. eğer tanrıysan tanrıça gerek. ama bu olmadı, düzeltiyorum, eğer tanrıysan derhal üremelisin. bahsedilen tanrı ne bir yaratıcı, ne bir kapsayıcı ne bir efendi ne bilinen anlamıyla bir tanrı değildir. yalnızca, o tekliği vurgulamak istedim. gerçi bu da tanrının asıl anlamında var ama, neyse, kelimelerle baş edemiyorum. eğer olur da tek kör siz kalırsanız, mutlaka bir şekilde duyurun ve buluşalım.
↑