kayıt

düşük bel pantolon

  1. 1
    90ların sonlarına doğru moda olmaya başlayan ve hala da sıklıkla tercih edilen pantolon çeşidi... eğilince çatalı göstermesiyle de tanınır...
  2. 2
    kıçından düşecekmiş hissiyle dolaşarak bir elinle çatalı kapatmaya çalıştığın pantolon.

    (bkz: kabus)
  3. 3
    genellikle rapçilerin kıçında olan giysi.
    (bkz: kıçımda bol kot)
  4. 4
    ebeveynlerin genelde karşı çıktığı bandolon çeşidi
  5. 5
    belde simit oluşmasına sebep olan pantolon.
  6. 6
    yeri geldiğinde şalvarın kot versiyonu olan pantolondur. ne giyerse giysin insan da azıcık kendisine yakıştırsın. kimi insanlar suyunu çıkarabiliyor. dizlerde pantolon ağı sanki bezlenen bebek gibi hiç estetik durmuyor bilakis itici bir görsellik kemer diye bir şey icat edilmiş hem düşük bel denilen ölçünün nerede durduğu tüm insanlıkça sabitken giymesin böyleleri.
  7. 7
    i.imgur.com/...
  8. 8
    İleride belkide vücut şeklini bile etkileyen (özellikle bel) bir tarz geçici bir akım olarak kalması en sağlıklısı.
  9. 9
    pbs.twimg.com/...
  10. 10
    Basen yapar. Kısa saçlı, kendini jinekolog zanneden orta yaş üzeri kuaför ablaların ağırlıklı tercihidir.
  11. 11
    Şişmanken götünüzde durmayan, zayıfken yine götünüzde durmayan bi pantolon. Ki Allah'ıma kitabıma büyük bir götüm yok. Şimdi soruyorum:

    Allah aşkına kim ya bu pantolunu rahatça giyebilen amına kodumun götsüzleri?
  12. 12
    bir ara o kadar modaydI ki her yerde bulabiliyodun. yuksek bel yoktu adeta.

    artIk bunun da devri gecti iyi oldu. uzun ince bacaklarInIz yoksa guzel durmamakta maalesef.
  13. 13
    Beli hafif geniş olduğunda croplarla çok güzel olan, görünce bende emre Aydın'ı, 2000ler Kenan doğulu'yu hatırlatan pantolon. Paçaları da dar olmayacak emmavelakin. Bol kesim evet.
    Çakkıdı çakkıdı.
  14. 14
    yüksek bel pantolon varken insan bunu niye giyer ki? 0 estetik görünüş 0 konfor hiçbir artısı yok gözümde.
  15. 15
    Bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. Mevlanakapı'da… Babası zabıtaydı. Alkolik, hasta bi’ adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. Bu anasıyla yoksul, perişan… Bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi’ şeyler. Bi’ de Zagor vardı. Bizim eski evin kiracısının oğlu. Babası filmciydi Yeşilçam’da. Cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. Ama sevimli, yakışıklı oğlandı. Bizimkine âşık etmiş kendini. Ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. Öylece büyüdük gittik işte. Ne bok varsa, hep askerliği beklerdim. Dört sene kaldı, üç sene kaldı… Sonunda o da geldi, gittik. Bizde de herkes bunu bekliyormuş, gelir gelmez yapıştılar yakama. Ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan… Nikâhlandık. İki taksi, bi’ dükkân verdi peder. Dükkânda koltuk moltuk satardım. Bi’ gün bu orospu çıkageldi. Hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. Böyle basma bi’ etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi’ bluz, saçlar maçlar… Pırlanta anlayacağın. Şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. Kanıma girdi o gün. Tabii taktım ben bunu kafaya. Ertesi gün bi’ soruşturma… Dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. Ama asıl Zagor’a kesikmiş. Zagor’da kaftiden içerde o sıra. Bi’ gün süslenmiş püslenmiş, zırt, geçti dükkânın önünden. Yazıldım peşine. Tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs, otobüs, geldik Sağmalcılar'a, benim içimde bi’ sıkıntı… İşi anladım tabii; Zagor’u ziyarete gidiyor. Bi’ tuhaf oldum, piçi de kıskandım. Uzatmayalım, çaresiz evlendik ötekiyle. O ara Zagor içerden çıktı. Sonra bi’ duyduk, kaçmış bunlar. Altı ay mı, bi’ sene mi, kayıp. Hep rüyalarıma girerdi orospu. O gün dükkâna gelişini hiç unutamadım. Benimkine bile dokunamaz oldum. Sonra bi’ daha duyduk ki, iki kişiyi deşmiş Zagor; biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. Karakolda beş gün beş gece işkence buna… Arkadaşlarının öcünü alıyorlar. Kaltağa da öyle… Önce öldü dediler Zagor'a, sonra komalık. Ankara'da oluyor bunlar. Bizimki bi’ gün çıkageldi mahalleye. Zagor içerde, en iyisinden müebbet. Bi’ sabah dükkâna geldim, baktım bu oturuyor. Önce tanıyamadım. Anlayınca içim cız etti. Cız etti de ne? Tornavida yemiş gibi oldu. Çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi’ surat… Ama bu sefer başka güzel orospu… Orhan’ın şarkıları gibi… Kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. Dedi ‘Para lazım, çok para.’ Zagor'a avukat tutacakmış. İlerde öderim, dedi. Esnafız ya biz de, “Nasıl?” diye sormuş bulunduk. Orospuluk yaparım, dedi. ‘İstersen metresin olurum.’ İçime bi’ şey oturdu, ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! İşte o gün bi’ inandım, orospuyla tam yirmi yıl geçti. Uzatmayalım, Zagor'a müebbet verdiler. Ama rahat durmaz ki piç! Ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyor. Orospu da peşinden… Sonunda dayanamadım, ben de onun peşinden… Önce dükkân gitti, ardından taksiler. Karı terk etti, peder kapıları kapadı. Yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. İş bilmem, zanaat yok. Bu tınmıyor hiç. İlk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. Gözünü yumup yatıyor milletin altına. Gel dönelim diye çok yalvardım. ‘Evlenelim, pederi kandırırım, Zagor'a bakarız.’ Yok. Kancık köpek gibi izini sürüyor itin. Ne yaptı buna anlamadım. Kaç defa dönüp gittim İstanbul'a. Yeminler ettim. Doktorlar, hocalar kâr etmedi. Her seferinde yine peşinde buldum kendimi. Bi’ keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile… Beni abisiyim diye yutturduk herife. Nedense rahatladım, oh dedim, kurtuluyorum. Bu da akıllanmış görünüyor. Yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyor başka bi’ şey demiyor. Sinop'ta oluyor bunlar. Ben de döndüm İstanbul'a. Doğumuna yakın Zagor bi’ isyana karışıyor gene. Hemen paketleyip Diyarbakır cezaevine postalıyorlar. Çok geçmeden bizimki depreşiyor gene. O halinle kalk git sen Diyarbakır'a, üç gün ortadan kaybol… Herif kafayı yiyor tabii. Dönünce bi’ dayak buna, eşşek sudan gelinceye kadar. Kızın sakatlığı bu yüzden. Sonra çocuğu doğuruyor. Durum hemen anlaşılmamış. Ortaya çıkınca bi’ gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı. Çocuğu da alıp vın Diyarbakır'a, Zagor'un peşine. Allah’tan herif delikanlı çıkıyor da şikâyet etmiyor. Ben o ara İstanbul'da taksiden yolumu buluyorum. Epey bi’ zaman böyle geçti. Yine her gece rüyalarımda bu… Zagor'un Diyarbakır ceza evinde olduğunu duymuştum o sıralar. Bi’ gece bi’ büyükle eve geldim. Hepsini içtim. Zurnayım tabii. Bi’ ara gözümü açıp baktım karlı dağlar geçiyor. Bi’ daha açtım, başımda bi’ çocuk. Kalk abi, Diyarbakır'a geldik, diyor. Baktım, sahiden Diyarbakır'dayım. Bi’ soruşturma… Kale mahallesi vardır oranın, bi’ gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? Görünce hiç şaşırmadı. Hiç bi’ şey demedik.

    O gece oturup düşündüm. ‘Oğlum Bekir!’ dedim kendi kendime. ‘Yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi.’ O gün bugün usul usul yürüyorum işte.
    • çok kafaya takıyosun.
      takma.
  16. 16
    moda tanrılarının en güzel hediyesi. kadın göbeği gibi aşırı estetik, tabağa koysalar yerim dedirten bir bölgeyi açıkta bırakan her şey benim kutsalımdır.