201
"ikimiz iki sap buğday olsak
sen benim olsan ben senin olsam
bir gece vakti aklına gelsem
uykunu tutsam bırakmasam
seni kucaklasam kucaklasam
birbirimizin kalbini dinlesek
dünyanın kalbini dinlesek
büyük ateşler yaksalar
iki güvercin uçursalar
nerede olduğumuzu bilsek"
-rüzgar gülü/attila ilhan-
202
Sen beni sevmekten gidince ben bana borçlu kaldım
Ya sen bana fazla geldin ya ben sana az kaldım
Gitme bir adım öteye gülüm bir adımda gurbet olur
Gitme bir nefes öteye gülüm her nefes hasret olurAşk yasaklandı artık halka açık yerlerde
El tutmak yol açıyor diye hesapsız
Susmalara kaldırdık tüm tutuşmaları
Yasak kelime oyunu yapmak
Yalan söylemek mecburi ve serbest ayyuka çıkmak
Artık yağmur sonraları toprak kokmak yok
Tomurcuklanmak günah
Ve bir insan gözü yüzünden 100 gün ardarda uyumamak
Kimse ölmesin diye
Kimsenin aklında her sevdalı verdiği sözü geri alacak
Güneşi ayı ve hatta hiç bir tabiat olayı
Şahit gösterilmeyecek hiç bir sevdaya
Ne deniyorsa onu atacak kalp
Ve süresi24 saate çıkarılacak meskun mahallerde ağlamanınSen sesini alıp gidince ben burda dilsiz kaldım
Ya sen bana fazla geldin
Ya ben sana az kaldım
Gitme bir adım öteye gülüm bir adımda gurbet olur
Gitme bir nefes öteye gülüm her nefes hasret olur
Sevmekten gidince / yılmaz erdoğan
203
ben acılar denizinde boğulmuşum
işitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
duyarım yosunların benim için ağladıklarını
ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
baksana;herkes içime dökmüş artıklarını
bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
yılların içimde bıraktıklarını...
ümit yaşar oğuzcan
204
günde içimden bir yerlerden 16-17 defa okuduğum şiirdir. çalışırken bile insanlar yüzüme bakıp bir şeyler anlatırken o an içimden bu şiirin okunduğu olur. ama bilmezler. bilseler de bir bok anlamazlar zaten. ankara'dan 600 km ve 2.5 yıl uzakta etimde bir mangal gibi okunuyor bu şiir.
tekmil ufuklar kışladı
dört yön,onaltı rüzgar
ve yedi iklim beş kıta
kar altındadır.
kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
ray, asfalt, şose, makadam
benim sarp yolum, patikam
toros, anti-toros ve asi fırat
tütün, pamuk, buğday ovaları,çeltikler
vatanım boylu boyunca
kar altındadır.
döğüşenler de var bu havalarda
el, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
ümit, öfkeli ve mahzun
ümit, sapına kadar namuslu
dağlara çekilmiş
kar altındadır.
şarkılar bilirim çığ tutmuş
resimler, heykeller, destanlar
usta ellerin yapısı
kolsuz,yarı çıplak venüs
trans-nonain sokağı
garcia lorca'nın mezarı,
ve gözbebekleri pierre curie'nin
kar altındadır.
duvarları katı sabır taşından
kar altındadır varoşlar,
hasretim nazlıdır ankara.
dumanlı havayı kurt sevsin
asfalttan yürüsün aralık,
sevmem, netameli aydır.
bir başka ama bilemem
bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
kalbim, bu zulümlü sevda,
kar altındadır.
gecekondularda hava bulanık puslu
altındağ gökleri kümülüslü
ekmeğe, aşka ve ömre
küfeleriyle hükmeden
ciğerleri küçük, elleri büyük
nefesleri yetmez avuçlarına
-ilkokul çağında hepsi-
kenar çocukları
kar altındadır.
hatıp çay'ın öte yüzü ılıman
bulvarlar çakırkeyf yenişehir'de
karanfil sokağında gün açmış
hikmetinden sual olunmaz değil
"mucip sebebin" bilirim
ve "kafi delil" ortada...
karanfil sokağında bir camlı bahçe
camlı bahçe içre bir çini saksı
bir dal süzülür mavide
al - al bir yangın şarkısı,
bakmayın saksıda boy verdiğine
kökü altındağ'da, incesu'dadır.
205
Benim icin bi anlami var oda annemin en çok sevdiği şiirdi..
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil
Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman
Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini
Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
(bkz: ümit yaşar oğuzcan)
206
aya haber sal çıksın bu gece;
görünsün şöyle gönlümce.
bas kırbacı sihirli seccadeye,
göster hükmettiğini mesafeye
ve zamana.
207
Merdiven
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer
Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Ahmet Haşim
208
özleyen
Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,
Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!
Dağlar ağarırken konuşurduk tepelerde,
Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde!
Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,
Hulyâ gibi yalnız gezinenler köye indi,
Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,
Gönlümle, hayâlet gibi, ben kaldım o yerde.
Yahya Kemal Beyatlı
209
aynı zamanda büyük müzisyen ahmet kayan muhteşem şekilde bestelediği cam kırığı hissiyatında nazım hikmet şiiridir;
saat 21'i vuranda
burada kan panalar çalardı
burada…
burada hasret ve dert
sen nerdeydin?
bugün…
bugün görüş günümüz
herkes geldi, sen nerdeydin?
aynı daldaydık
aynı daldaydık
aynı daldan düştük ayrıldık
aramızda yüzyıllık zaman
yol yüzyıllık.
tam yüzyıl..
tam yüzyıl oldu yüzünü görmeyeli
gözlerin içimde durmayalı.
dokunmayalı sıcaklığına karnının
tam yüzyıldır bekler beni bu şehirde bir kadın
aynı daldaydık
aynı daldaydık
aynı daldan düştük ayrıldık
aramızda yüzyıllık zaman
yol yüzyıllık.
210
eriyen adam
gözlerim gözlerinde dinlenirken eriyor,
eriyor yaklaşırken dudağına dudağım.
zerrelerim çözülmüş gibi sesler veriyor,
ben sıcak bir denize inen buzdan bir dağım.
yanında damla damla bittiğimi duyarım,
yoklarım yerinde mi yüzüm,alnım,saçlarım?
bir göğüs geçirerek derim ki:'yine varım,
fakat bir rüya gibi şimdi kaybolacağım'
bir gün,için içimde neyim varsa alacak,
varlığım bir su olup kabından boşalacak,
benden nişan olarak kucağında kalacak
boş bir yığın:elbisem,gömleğim,boyunbağım.
faruk nafiz çamlıbel
211
youtu.be/...
yaşar kemal'in 17 yaşında yazdığı şiiri.
212
göğsün papatya tarlası
ah, sarardın beni
sevgilim, sevgilim
kolların nerde şimdi
kirpiklerinin ucuna
asmıştım yüreğimi
mavisinde yittiğim
gözlerin nerde şimdi
bilgeceydi dostluğun
sevgiydi sunduğun
yıldız gözlüm, gündüzüm
ışığın nerde şimdi
turgay fişekçi
213
sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla
bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla
ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla
adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla
yüreğimin başına noktalarla... hatlarla
başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla...
sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla
ne olur bir gün beni kapında olsun dinle..
öldür bendeki beni...sonra dirilt kendinle!
(bkz: yavuz bülent bâkiler)
214
Bu ne çoğul yaşamak yeryüzündeki
Bu ne kırmızı yüz kere kırmızı
Bu ne mavi bin kere mavi
Bu ne karanfil bu ne yoğun karanfil böyle
Bu ne zulüm işkence
Bu ne ölmezlik insandaki
edip cansever
215
bu anıyı anlatmak isterdim...
ama nasıl solgun... hiç bir şey kalmamış gibi-
çünkü uzaklarda gömülü, ilk gençliğim yıllarında.
yaseminden gerilmiş bir ten...
o
ağustos gecesi? ağustos muydu? - o gece...
yalnız gözleri hatırımda hayal meyal; gözleri, sanırım
maviydi...
evet, evet mavi, gökyakut mavisi.
çeviri: barış pirhasan
konstantinos kavafis
216
Balıklar için deniz lazım,
Sevişmek için işsiz olmak
Ve geceleri yatakta
Duymamak için tabanların sızısını
Zengin olmak lazım.
Halbuki ıslık çalmak için
Birşey lazım değil.
Melih Cevdet Anday
217
"hayat akıp gidiyor olsam da olmasam da
saati durmamalı ufak sorumlulukların"
a.ilhan/
218
duygusal, mesaj içeren, göndermeli şiir bulamadım. üstüne alınan alınsın. çok da iyi olur.
ben sana bok demem,
boklar duyar ar eder.
bir zerren düşse boka,
onu da mundar eder.
tanrı senin hamurunu
necasetle yoğurmuş,
anan seni sıçar iken
yanlışlıkla doğurmuş.
neyzen tevfik
219
"vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen' e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
220
aşk
sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
nicedir bir pencereden deniz güzel değil
nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.
221
girdiğim çıktığım yerler tanığımdır
kapımı çalanlar gece yarılarında
okunan kararlar yüzüme karşı
korkmuyorum duygusal bitişlerden
tükenen kurşun kalemler tanığımdır
ölümle burun buruna bir gençlik boyu
sıtmasında vereminde anadolu'nun
dönülmez bekleme kamplarında
suçsa suç, sorguysa sorgu, hapisse hapis
yaşamak gezin gözün arpacığın ucunda
elimde hep böyle tükenen bardak
yaşamak bir yürek işçiliği günümüzde
ölümün anlamı değişti birden
eskiden yataklarda beklerdik
ders mi sınav mı görev mi belli değil
gelecekse ayakta bulsun dimdik
açılan bir sorumsuz yaylım ateş
bir top karanfildir göğsümüzde
222
Şubat
Ben bu içimin yankısı, ben bu içimin koruyla
bu narı daha fazla taşıyamam.
Düşecek ellerimden, dağılıp dökülecek odaları,
dayanamam.
Benden sana mevsimlerden anne, uykularımdan tüller,
ömrümden ağrılar sızmıştır.
Bu aşk bende bir imkânsızlık tasarımı gibi kaldı,
kaldıramam.
Adı Şubat olan bu şiirde kalbim
uzun bir nehir gibi ağrıyor. İnat yumağım çözüldü.
Sol omzundan siyah atımı, sana düştüğüm o eski şubattan
çukurumu alıyorum.
Benden kalan boşluğa kırmızı bir araf düşüncesini koy.
Nasıl hatırlanırsa bir yaprakta bir orman
bu kez o olsun beni sana hatırlatan.
Bir gün olur senin de düşerse elinden nar
Aşk bir gün seni de alır bir yerden bir yere koyar
Ne zaman ki kaplar gönül mülkünü kar
Çağır o zaman, anlatırım sana,
bir ömürden nasıl döne döne geçer turnalar.
Sanma ki inadımda sarı bir safra
dilimde uçuşan rüzgârlı bir sayfa
sözlerimde silinmiş şifre vardır.
Sökmedin beni çölden, yolum araftır.
223
kısacık yoğun bir akşam
herkezin yüzünün bir anıya karıştığı
yoğun bir akşam
bana bir memur gibi davrandılar hastanelerde
ve bir intihar üstüne söylenti
bütün kıyıları dolaştı durdu
kısacık bir akşam
kısacık serin bir akşam
kelebeklerin atlarla yarıştığı
yoğun bir akşam
bazı mektuplar damgalandı postanelerde
oturuldu bir takım şarkılar söylendi
bir adam bir kadının kapısını vurdu
kısacık bir akşam
neyi söylesem bir kahramanlıktı
içinde azıcık buluştuğumuz
bir bulutla bir kağıt peçete arasında
kısacık yoğun bir akşam
şaşırdım hüznümü nerelere bıraksam
bir yanda kasıklarımın sarsılmaz gücü ve
kısacık yoğun bir akşam
her şey bir unutkanlıktı
arada bir deliler gibi kavuştuğumuz
tüfekle vurulmuş bir parsın yarasında
kıcacık yoğun bir akşam
biliyordum bir soğuktu nereye varsam
bir yanımda bir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı ve
kısacık yoğun bir akşam.
kim karıştırdı gerçekliğine
yaşadığım sonsuzluğun
ve oturuldu bir takım şeyler söylendi
imla kurallarıyla mutsuzluk üstüne
kısacık bir akşam
duraladım ne yapsam
kim karıştırdı gerçekliğine
su terazilerindeki ensizliğin
ve fotoğraflar çekildi ben çıkmadım herkes eğlendi
araba vapurlarıyla denizsizlik üstüne
kısacık bir akşam
o kadar kısa ki bir akşam
yüzümü suyun ardında buldum
kıyılar bu yüzdendir öyle dediler
kısacık yoğun bir akşam
serin bir akşam öyle söylediler...
224
gecemin arzusu ve şiiri;
"Bir misafirliğe gitsem,
Bana temiz yatak yapsalar;
Her şeyi, adımı bile unutup
Uyusam."
225
maske ölmek isteğidir sevgilim
takma yüzlerle yaşamak kendi tarihimizi
büyük kopmalar gerekiyor büyük hayatlar için
kötülük her çağda din değiştiriyor
unutmanın borçları ödeniyor
ruhun imkanları adına
kundakçı laser yakıyor jeneriği
şairler gibi sözcüklere tapıyoruz bu dilsiz dünyada
anlam ve kelimelerin içinde bulunduğu koma
prova ediyor başka yüzyılların aynalarında
her kip kullanım hattında buruşuyor
aşk yoksa ölüm de yok
boşlukta kenetlenen ilk buluşma
çekimine girdiğimiz
tarihin parçalayamadığı çekirdek
hiçbir oyun sonuna kadar masum kalmaz
bunce reel yaşanırken cinnetin enkazı
metropoller hem ihtilal hem devlet
el değmeden ayıklanmış ruhun bütün kanalları yayına hazır
oysa dehşet yatıyor derinliklerimizde
dans bittiğinde birimiz ölecek
gümüş kurşun hangisine sıkılmalı?
geniş tut bu dansın adımlarını
içimdeki demir kelebek
başkalarının gözlerini kamaştıran
savaş boyalarıdır imgenin dolaşımında
bulmaca kayıtlarına siyah kare
hikayeler kendi yasalarının içinden geçtikçe
kramp içindesiniz
yaygın vahşet günlük ölüm over dose
↑