651
Bugün yine tarih yazdılar.
(bkz: genkbang)
652
genk'e karşı 4-2 bir mağlubiyet aldılar dün akşam. üzücü.
653
bir fenerbahçe taraftarı kadar yorulmadım ama giderek sıkılmaya başladım.
takımın yaşlı olduğu görüşüne hiç katılmıyorum. medipol başakşehir de bizim kadar yaşlı ama son maçta bizden sekiz kilometre daha fazla koşmuşlar. zaten halihazırda genç ve dinamik bir kadro kurmak mı, yoksa yaşlı ve deneyimli bir kadro kurmak mı daha avantajlı; onu da tam anlamış değilim. her olumsuz sonuçta tekinden teki ön plana çıkarılıyor.
beşiktaş'ın kondisyon sorunundan ziyâde, bence asker-general hadisesiyle ilintili bir hikayesi var.
takımda gary medel, necip uysal, gökhan gönül, dorukhan tokgöz, atiba hutchinson ve mustafa pektemek'ten başka koşan oyuncu yok! bunların da üçü ilk onbir oyuncusu değil, teki takıma iki ay geç katıldı, diğeri de iki maçta bir sakatlanıyor. aralarında bir medel'in savaşçısılığından bahsedebiliriz ki o da kart görmeye çok meyilli bir afacan... bunlar dışında oğuzhan özyakup olsun, ryan babel olsun, ricardo quaresma olsun, vagner love olsun, tolgay arslan olsun, pepe olsun, caner erkin olsun, jeremain lens olsun; sürdirekt generali oynuyor.
velhasıl kelam takımın genel yapısı, kesinlikle o alışkını olduğumuz "veli kavlak'ın askerleriyiz," ruhuna sahip değil! peki bu takım topu kaptırdığı noktada yapması gereken presi nasıl yapacak? bu mücadeleyi sergileyemediğimiz için geriye daha fazla koşuyoruz. bu şartlar altında da takımın yaş ortalamasının yüksekliği birken iki kat dezavantaj yaratıyor. lâkin yaş ortalamamız 22 olsa ne farkederdi ki? bu denli mücadele etmeyen bir takımın topa sahip olması zaten beklenebilir değil!
özetleyecek olursak...
takım yaşlıymış, maşlıymış; önemli değil! önemli olan, sahayı ve/veya kondisyonu doğru şekilde kullanamıyor oluşumuz. bunun üzerine takımın hücumunu organize etmesi beklenen oğuzhan özyakup'u da, ileride boş alanlara kaçıp pas tercihleri yaratmayan futbolcuların varlığı nedeniyle faydalı şekilde kullanamıyor, üzerine yuhalayıp motivasyonunu bozuyor ve hata üstüne hata yapmasını sağlıyoruz. koy üzerine pepe ve vida'nın açık alanda yakalanınca ibrahim toraman&gökhan zan ikilisinden beş beter defansif faydalarını... koy onun da üzerine loris karius&tolga zengin rotasyonunun yerlerde sürünen form durumlarını... al sana sezonun bir numaralı şampiyonluk adayı beşiktaş!
fikret orman'ın kulübe kattığı değerler tartışılmaz! fakat şampiyonluğa, ardı ardına dört-beş sezon damgasını vuracak bir takımı böylesine kolayca dağıttığı için teşekkür etmek ve yolları ayırmak gerekiyor. yeniden yapılanmamız için üç-dört seneye ihtiyacımız var. bunun için çalışmalara vakit geçirmeden başlamamız gerekli...
654
#1418194
Gençleştirme operasyonunu yapmayarak kendi ayağına sıkan takım.
655
bu sezon bela sezonudur.
en azından taraftarları için.
656
2 yıllık reklam arasından sonra gerçeklere dönmüş, kendini büyük sanan küçük takım. 8-9 sene sonra belki bir şampiyonluk daha görürler de Türkiye'nin en büyüğüyüz diye tinerli tivitler görürüz..
657
sövsem ayrı sövmesem ayrı.. takımın yarısı emeklilik için gün bekleyen amcalarla dolu. yav madem istediğin performansı alamıyorsun neden zorluyorsun gönder gitsin maaş yükünden kurtul bak pırıl pırıl gençler var geriden gelen onları oynat Orkan var mesela gönderme amkmun adanasına oynat lan iki tane orta bekleyeceğiz diye niye 80 dakika tırnak yedirtiyorsun bize ?
ALLAH AŞKINA, PEYGAMBER AŞKINA, ÜMMET AŞKINA GÖNDERİN ARTIK ŞU VASIFSIZLARI !!
658
hayatımın anlamından daha fazla olmasının yanında hayatımın amına koyan takım.
hayatta daha fazla hiç bir şeyi sevmedim. hayatımda hiç bir şey senin kadar üzmedi beni. ama hayatımda hiçbir şey senin kadar mutlu etmedi beni.
iyi geceler beşiktaş'ım...
b büyük.
660
kesinlikle hoşlanmadığım ve beşiktaş'a zerre kadar yakıştıramadığım bir başkan olmasına rağmen son derece başarılı işlerin altına imza atan fikret orman'ın akılalmaz hataları sonrası bir şeylere yeniden başlaması gereken kulüptür.
sağ bekte gökhan gönül ve şener özbayraklı ikilisinde ısrar edilmesi ve buradaki dış transfer arayışlarının net olarak noktalanması gerekli! bu bölgede ivedi şekilde yapılması gereken, birbuçuk-iki sezondan fazla verim almamızın hemen hemen imkansız gibi göründüğü gökhan gönül ayağına şimdiden çözümler aramak! süre gayet uygun, fatih aksoy ve dorukhan toköz örnekleri de önümüzde tabak gibi duruyor. buraya zaman kaybetmeden altyapıdan çözüm üretmeliyiz.
aynı sözlerim caner erkin ve adriano correia kanadı için de geçerli! şunun herkes farkında olmalı ki adriano correia'yla sözleşme imzalamak zorundayız. bu afacan futbolu bizde bırakmak zorunda! her ne kadar ilk zamanlardaki performansına ulaşamasa bile gittiği takdirde boşluğunu kısa vadede doldurmamız imkansız! barcelona'nın onsekiz kişilik kadrosundan transfer edilen bir futbolcunun yerini doldurmak kesinlikle kolay olmayacak! aksi gibi caner erkin'i de ezeli rakibimizin ilk onbirinden transfer ettik! bu gibi faktörler gereksiz gibi görünür ancak psikolojik açıdan önemli detaylardır. türkiye ligi adına ofansif yönden yeterli bir oyuncu olan caner erkin'in savunma futbolunda hiç bir varlık gösteremediğinin hepimiz farkındayız. adriano da ilerleyen yaşı nedeniyle sıkıntılar yaratmaya başladı. dolayısıyla buradaki sorunlar pek altyapıyla çözülecek gibi değil! en geç birbuçuk sezon sonra muazzam bir kriz yaşanacak bu mevkiide zerre kadar vakit kaybetmeden arayışa geçmeliyiz. gelgelelim sokağa atacak kuruş paramız olmadığından ve yanısıra bir miktar da vaktimiz olduğunuzdan bu arayışı sakin şekilde gerçekleştirmeliyiz.
domagoj vida'dan vazgeçmememiz gerekiyor. ersan adem gülüm, dusko tosic, marcelo guedes gibi isimleri yıldız yapan bu kulübün, halihazırda stoper gibi bir stoper olduğu gün gibi aşikâr olan domagoj vida'dan verim alamaması gerçekten şaka gibi bir durum olur. beşiktaş'ın savunma tandemindeki sorun domagoj vida'nın transfer edilmesi değil, domagoj vida'nın özelliklerine sahip bir stoperin yanına uygun ismin seçilememesidir. bu noktada pepe gibi bir ismin varlığının bizleri son derece yanılttığını itiraf etmeliyim. normal şartlar altında birbirlerinin rotasyonu olması gereken bu iki isim tandemi beraber kurmaya çalıştılar ve bu uğraşıdan kaybeden elbette ki beşiktaş oldu. pepe varken domagoj vida transfer edilmemeliydi ya da domagoj vida transfer edilecekse pepe transfer edilmemeliydi. burada yapılacak tercihte daha yaşlı olan ve çok daha fazla para kazanan pepe ile yolların ayrılması her ne kadar geç kalınmış olsa da çok yerinde bir hamle oldu. fakat bunun üzerine bir de domagoj vida'dan vazgeçilmesi tetiği çekerek intihar etmek olur ki hata üstüne hata yapmaya başlayan fikret orman'ın bile bu denli saçmalayacağına inanmıyorum. sağlıklı ve istikrarlı bir kadro için domagoj vida'yı beşiktaş demirbaşları listesine ilk sıradan yazıyorum. bu tartışılmaz bir gerçektir.
uefa avrupa ligi'ne katılım hakkı dışında hiç bir hedefimizin kalmadığı 14 maçlık periyotta nicolas isimat-mirin'le ilgili son derece sağlıklı verilere sahip olacağız. hazırlık maçları ve ligin ikinci yarısının ilk maçını televizyonda, vodafone park'ta oynanan erzurumspor maçını ise stadyumda izledim. sakatlanıp oyundan çıkana kadar bende son derece iyi izlenimler uyandırdı. hava topu performansı, atletizmi ve savunmadaki pas becerisi özellikle dikkat ettiğim yönleri oldu. düşük maliyetini de üstüne ekleyerek gelecek 14 maçlık süreç adına muazzam bir transfer başarısı olduğunu düşünüyorum. buraya birbuçuk sezon boyunca pişecek fatih aksoy'un döneceğini de unutmamamız gerekli! domagoj vida, nicolas isimat-mirin ve fatih aksoy'lu bir tandem rotasyonu yeterli olmadığı takdirde üst düzey bir stoper daha transfer edilir ve sorun çözülür. takımda pek çok sorunlu mevkii var ve bunlardan başlıcasının da stoperler olduğu iddia ediliyor. ben ise aynı görüşte değilim. kadronun hemen hemen her mevkiinde yaşanan sorunlardan ötürü yaşadığımız bir göz aldanmacası bu...
atiba hutchinson ve ricardo quaresma sorunlarına aynı paragrafta değinmek istiyorum. zira ikisi de aynı şekilde çözmemiz gereken sorunlar... ikisi de takımın mevcut oyun planı ya da planları adına her şeyi ifade ediyorlar. ve bu isimlerden bir çırpıda vazgeçmek kolay değil! ikisiyle de yollar ayrılabilirdi fakat bu ancak ve ancak onların da varlığıyla gerçekleşebilirdi. yani şunu demek istiyorum ki biz atiba hutchinson ve ricardo quaresma'nın alternatifini atiba hutchinson ve ricardo quaresma'nın bulunmadığı bir beşiktaş kadrosuna çok zor monte ederiz. yerlerine as kadroda oynayacak oyuncular transfer edilecekti fakat bu oyunculardan verim alınamadığı anlarda sahaya sürecek bir ricardo quaresma ve atiba hutchinson kulübede daima olmalıydı. 2015-2016 sezonuna dönüp de gökhan töre, olcay şahan, kerim frei üçlüsünün alternatifini kulübede ricardo quaresma olarak anımsayan her beşiktaşlı ne demek istediğimi anlayacaktır. dolayısıyla biz, "ricardo quaresma ve atiba hutchinson'ın yerine yeni oyuncu transfer etmeliyiz," gibisinden bir yaklaşımı asla kabul etmiyorum. bu cümlenin aslı, "biz bu oyuncuların yerine yenilerini bundan iki sene önce transfer etmeliydik," şeklinde olmalıydı. çok geç kalındı. öylesine geç kalındı ki, ricardo quaresma ile yollar bile ayrıldı. atiba hutchinson da neredeyse futbolu bıraktı. şampiyon beşiktaş düzeneğinin çözülmesindeki bir numaralı sorun da elbette ki bu iki kilit mevkiide yaşanan muazzam istikrarsızlıktan ileri gelmekte... takımın savunma ve hücumu arasındaki tek köprü vazifesindeki atiba hutchinson iki sezondur ortalarda yok, olcay şahan ve gökhan töre'den bile sonraki tercih gözüyle bakılan ricardo quaresma ise takımın ana hücum planı konumunda; canı isterse oynuyor, canı istemezse oynamıyor. belli ki jeremain lens ve orkan çınar da bu noktada çözüm olamıyor. bu kanat kurgumuzun tepeden tırnağa değişmesi gerekli... jeremain lens, bu takımın en iyi ihtimâlle üçüncü kanat tercihi olur ki bu bile şampiyon bir kadro için doğru yöntem değildir görüşündeyim. en az iki, muhtemelen de üç kanat oyuncusu transfer etmeden hiç bir şampiyonluk iddiasından bahsetmemiz beklenmesin.
başta pek bahsetmedim ama loris karius'a da inananlardanım. kurgularında ve oyun anlayışlarında çözülmeler yaşanmış kadroların yetenekleri sorgulanan ilk isimleri, kaleye en yakın oyuncu olmaları itibariyle elbette ki kalecileri olmuştur. galatasaray ve fernando muslera örneği yeterli olacaktır sanırım... fernando muslera'nın şu gün bile galatasaray kadrosunun vazgeçilmez ismi olduğunu düşündüğümüzde, loris karius gibi bir dünya yıldızını nasıl oluyor da 16 maçta harcayabildiğimize akıl sır erdirmekte zorlanıyorum. belli başlı takviyeler ve oturmuş bir oyun anlayışı sonrası tepeden tırnağa futbolcu gözüyle bakacağımız, kadroda nasıl tutabileceğimizi fellik fellik düşüneceğimiz bir isimdir. daha iyisini aramakla uğraşmayalım. gelmez çünkü... loris karius da bize gelmezdi. şanslıydık, geldi, şimdi sahip çıkmalıyız.
oğuzhan özyakup meselesine dönelim. bu hususla ilgili çok basit bir cümle kuracağım. oğuzhan özyakup, hiç bir zaman 150 milyon euro etmeyecek bir futbolcudur. bu gerçeğin herkes gibi ben de farkındayım. gelgelelim oğuzhan özyakup, 150 milyon euro bonservis ücreti teklif edilse dahi beşiktaş kadrosundan gönderilemeyecek nitelikte de bir futbolcudur. benim bilip de diğerlerinin bilemediği ise tam olarak budur. bazı oyuncular vardır, bünyesinde yer aldıkları kulüp için demirbaş niteliğindedir, o kulüp adına çok şey ifade eder ve dünyaları da verseler gönderemezsiniz. bununla ilgili sayısız örnek verebilirim ve hepsi de hemen hemen herkesin bildiği isimler olup bahsetmesi dahi anlamsız örnekler olur. çok kötü bir dönemden geçmekte olan bu afacan, taraftarın da desteğiyle toparlanmak zorundadır. bakın tolgay arslan'a zerre kadar inanmıyorum ancak oğuzhan özyakup'un türkiye'den herhangi bir takıma transfer olarak temiz bir sayfa açması beşiktaş adına kelimenin tam anlamıyla facia ile sonuçlanır. zira bütün mesele oğuzhan özyakup'un takıma, taraftarın da oğuzhan özyakup'a inancındaki yetersizliktir. taraftarla ve kadroyla bütünleşmiş bir oğuzhan özyakup'un yapabileceklerinin ne olduğu hakkında en çok fikir sahibi olan da beşiktaş taraftarının ta kendisidir. aptalca işlere kalkışmayarak bu meseleyi çözmemiz gerekli... bir de hepimiz unuttuğu şu var ki... oğuzhan özyakup hiç bir zaman beşiktaş'ın ana hücum planı olmadı ki zaten? beşiktaş, oğuzhan özyakup'lu bir kadroyla elde ettiği hiç bir başarıda onu ana hücum unsuru olarak kullanmadı ki? bunu böyleymiş gibi zannederek beklentileri en üst noktaya koymanın ve elde edemeyince de kabahati oğuzhan özyakup'ta bulmanın ne anlamı var? yıldızının parladığı ilk sezonunda manuel fernandes'in, sonrasında ise jose sosa'nın birincil destekçisi niteliğinde olup bu iki oyuncunun hücumdaki etkinliğini maksimum seviyeye çıkarmaktan başka bir çizgisi yoktu. bunun ötesindeki tüm beklentilerin tamamından hüsranla ayrıldık. ve bunu bile bile kalktık, vitaminsiz yaklaşımıyla bitirdik futbolunu...
buradan adem ljajic konusuna geçelim. zira oğuzhan özyakup'la birlikte çözülmesi gereken bir mesele bu... adem ljajic'ten henüz verim alamamızın tek nedeni, kendisinin jose sosa'dan sonra değil, anderson talisca'dan sonra transfer edilmesidir. bunu farkedemeyen insanla da futbolun f'sini dahi tartışmamamız gerekir. yalnızca anderson talisca değil, kaleye direkt hücumlarda cenk tosun, ryan babel ve vincent aboubakar'ın da olumlu sonuçlar vermesi nedeniyle, orta sahadaki pas oyunuyla zaman kaybetmemizin anlamsız olacağı gayet beklenen bir gelişmeydi. şenol güneş de akıllı bir teknik adam olarak elbette ki yapması gerekeni yapmadı. şenol güneş'in tahmin edemeyeceği ise; cenk tosun'un 22 milyon euro'ya premier league'e transfer olacağı, anderson talisca'nın ve vincent aboubakar'ın bonservisinin alınamayacağı, ryan babel'in ise maddi sorunlar yaşayıp performansını diplere vurduracağıydı. takımın iki sezon üstüste şampiyon olmasını sağlayan oyun kurgusunu bu dörtlünün üstün becerileri sayesinde tamamiyle değiştirmesi oğuzhan özyakup'un orta sahadaki becerilerini yok hükmünde kılacaktı. bu dörtlünün takımla ilişiğinin yavaştan kesilmeye başlaması itibariyle de elde kalan isim, son iki sezonu idare ederek geçirmiş yine oğuzhan özyakup'un kendisi olacaktı. adem ljajic'in transferi bu sisteme dönüşü net şekilde müjdelese bile kenarda unutulan acı bir gerçek vardı ki, o da son iki sezondur kolaya alışıp sağdan soldan cenk tosun, anderson talisca ve ryan babel'e ortalamayı alışkanlık haline getirmiş ricardo quaresma'ydı. jose sosa'lı kadroda oğuzhan özyakup'un kaleyi karşısına alınca, sağdan-soldan gökhan töre ve olcay şahan'ın, gerilerden andreas beck ve ismail köybaşı'nın, ortadan jose sosa'nın, ileride ise cenk tosun ya da mario gomez hayvan gibi bindirip alan yaratmaya çalıştıklarını, sürekli ama sürekli hareket halinde olduklarını hatırlayalım? atiba hutchinson'ın da yanında olduğunu üzerine ilave edelim? ricardo quaresma'lı kadroda bunların hiç birini önünde bulamadı oğuzhan özyakup! kendisi bulamadığı gibi adem ljajic de bulamadı. haliyle bu plan, daha uygulanamadan çöpe atılmak zorunda kaldı. oğuzhan özyakup'un ve adem ljajic'in kotaramadığı hücumun tek gerekçesi bu nedenledir. ne kanatların kanat, ne forvetlerin forvet, ne de atiba hutchinson'ın atiba hutchinson olması nedeniyledir. caner erkin ve gökhan gönül de yeterli gelmedi maalesef... gelgelelim uygun bir transfer yapılacaksa şayet ricardo quaresma'nın ve tamamiyle sorun yumağı haline gelmiş ryan babel'in siktir olup gitmesi, adem ljajic transferinden sonraki ikinci müjdeyi verir niteliktedir.
dorukhan toköz'e gelelim. forma bulmaya başladığı günden beri muazzam bir çıkış yakalayan bu topçu ne yazık ki şu anda olumlu düşünceler içerisinde değilim. her şeyden evvel ben bu afacana orta sahada yer bulmakta zorlanıyorum. alışık olduğumuz düzende, yani üçlü bir orta sahayı baz alarak cümle kuracağım. atiba hutchinson veya onun benzeri bir 6 numaranın yanında düşündüğümde, önlerine ronaldinho'yu bile koysam kafamda hücumdaki yeterliliği sağlayamıyorum. kaldı ki bu adem ljajic ve oğuzhan özyakup'lu bir 10 numara ile imkansız hale geliyor. zira ben bu çocuğu defalarca canlı gözle izledim, her ne kadar idare eder nitelikte olsa bile top sürüşü, pas yeteneği, alması-vermesi falan bende pek özel bir yetenek hissi uyandırmıyor. kaldı ki bizim kadroda gary medel adı verilen, taraftarın hayranı olduğu, fakat benim zerre kadar tasvip etmediğim bir zibidi de var? ne fiziği fizik, ne pası pas, ne pozisyon alması pozisyon alma, ne hücumu hücum! tek yeteneği var, koşturmak da koşturmak... ver rakibin üstüne, yüklensin de yüklensin. topu kapmada da öylesine acele ediyor ki, kapsa haydi neyse; kapamadığı anda aşırı süratle geldiğinden frenleyip rakibin önüne yeniden geçmesi zaman alıyor. bu sürede de iş işten geçiyor ve 6 numaradan rahat şekilde sıyrılan rakip, stoperlerle karşı karşıya kalıyor. o da stoperler yerinde duruyorsa? kimi zaman oluyor ki hücuma çıkmış stoperler de önde yakalandığından son adam pozisyonunda olan veya son adama yakın durumda olan gary medel, rakibi kaleciyle karşıya bırakıyor. yani ne desem bilemiyorum, mücadelesiyle gözümüzü boyayan ama sisteme kesinlikle uymayan bir oyuncu aslında gary medel; parantez arasında ondan da bahsetmiş olayım. velhasıl kelam 6 numarası atiba hutchinson gibi doğru pozisyonlarda yer alan ya da gary medel gibi savaşçı ruha sahip olan bir oyuncunun yanında yetersiz bir standart bir orta saha görünümünde dorukhan toköz! peki ya dorukhan toköz 6 numara olursa? işte biraz daha çabayla bu akla daha yatkın geliyor. şunu bilirim: bir orta saha oyuncusu için pas yeteneği vazgeçilmezdir. top kapma becerisine sahip olması da iyidir. bu ikisinin aynı bünyede bulunması orta saha oyuncusunu vasatın bir tık üzerinde yapar. doğru pozisyonlarda yer almayı becermesi, boş alanlara çıkıp pas istasyonları oluşturması, mücadeleci ruhu gibi yetenekler o oyuncuyu iyi bir orta saha oyuncusu yapar. ve hepsinin üstüne şut yeteneğini de ilave etmek, o oyuncuyu dünya yıldızı bir orta saha oyuncusu yapar. dorukhan toköz'deki şut yeteneğinin biraz daha geliştiği takdirde türkiye standartlarının çok çok üzerinde olduğunu gözlemliyorum. mücadeleci ruhu da yeterli... oyun içinde doğru yerlerde olması da son derece başarılı... üst baldırlarının iç kısmını geliştirdiği takdirde kaliteli pas da atacaktır. ne kadar zeki olursan 90 dakika boyunca 10 km.nin üzerinde koşu atan oyuncunun beyni elbette ki bir noktadan sonra sağlıklı şekilde işlememeye başlayacaktır. oğuzhan özyakup'tan alması gereken bir beceri var dorukhan toköz'ün... o da top takım arkadaşından kendi ayağına pas olarak yola çıkıp henüz ulaşmadan evvel sağda solda kim var bakmak ve o süre içerisinde ne yapacağına karar vermek... atiba hutchinson'dan da takım arkadaşlarının eksiklerini doldurmayı, onun kadar doğru pozisyonlarda yer almayı ve en az onun kadar top kapmayı öğrenmeli... şutu yeterli, sıçraması yeterli, mücadelesi yeterli... şu özellikleri de birkaç yıl içerisinde tamamlarsa şayet dünya çapında bir 6 numarası olur beşiktaş'ın... fakat şu an için yeterli değil! beşiktaş taraftarı ona 6 numarada sezon sonuna kadar şans verir. zira atiba hutchinson ortada yok, gary medel de malûm... ama bu sürede aşama kaydetmesi lâzım... zira dünya yıldızı olmasına da, tolgay ali arslan olmasına da bir adım mesafede... karar kendisinin...
forvetleri birlikte değerlendirecektim ama cyle larin'e küçük bir parantez açmak istiyorum. dünyanın her takımında geleceğe yönelik bir genç oyuncu transferi yapıldığında bu oyuncunun önünde oynayan minimum 1, çoğunlukla 2, hâttâ belki de 3 forvet daha vardır. geleceğe yönelik transfer edilen oyuncu şayet sıradışı bir performans gösterirse, bunlardan birinin veya birkaçının, belki de hepsinin önüne geçerek santrafor mevkiindeki formayı alır. fakat bu formayı kendisi, kendi yeteneğiyle alır! zorla kendisine verilmez! bir veya iki sezon denenir, olmazsa şayet ilk onbirinde oynayabileceği bir takıma kiralanır ve olması beklenir. örneğin porto'nun vincent aboubakar ve benfica'nın anderson talisca projeleri böyledir. peki biz ne yaptık? aldık cyle larin'i, daha gelir gelmez ilk onbire attık! cenk tosun, mario gomez'den öğrendi, demba ba'dan öğrendi, ryan babel'den öğrendi, hâttâ vincent aboubakar ve anderson talisca'dan bile bi'şeyler öğrendi de everton'a seneler sonra gitti. biz bu afacana hiç bir şey öğretmeden onbire attık ve olmadı, yapamıyor diye yuhaladık! şunu beşiktaş taraftarı bilmeli, bu beşiktaş taraftarının gerizekalılığı... bu afacan şu an için olmadı, tümüyle kaybetmek üzereyiz, daha da zarar etmeden kiralamalı ve son şansını doğru şekilde kullanmasını beklemeliyiz.
dönelim burak yılmaz ve güven yalçın'a! ne demiştik? 14 maç var! bence süre yeterli... güven yalçın bence iki sezon sonra beşiktaş'ın timo werner'i olur. fakat cyle larin'de yapılan hataların bu çocukta yapılmaması gerekli... burak yılmaz oynamasın, bu çocuğa şans verilsin şeklindeki saçmalıkların hiç birisine inanmıyorum. o şansı ayağına geldiği anda güven yalçın kendisi doğru değerlendirecek. doğrusu ya da yanlışıyla burak yılmaz birinci forvettir. güven yalçın alternatifi olur. sözleşmesi bitene kadar mustafa pektemek bunları paslar. cyle larin'in de pişmesi beklenir. burak yılmaz varkeni arkasında da güven yalçın bu performansı göstermişken bir mario goikret ormamez ya da demba ba örneği forvet transferi yapmak, zaten olmayan paranın lükse harcanarak çöpe atılması olur. burak yılmaz varken cenk tosun'un kiralanması falan bile güven yalçın'a yapılan yatırımların çöpe gitmesine neden olur. burak yılmaz varken üst düzey santrafor alamazsınız. ha, sözleşmesi bitince gider; onu bilemem.
hayırlısı tabii... fikret orman, şenol güneş ve taraftarın kafası sağlıklı olursa zaten bu söylediklerimi yapacaklardır. aksi takdirde kimse beşiktaş'tan uzunca bir müddet şampiyonluk falan beklemesin. kısa vadede başarılı olmamız imkansız! hatalar yapıldı, yeniden başlamak zorunda kaldık. bu da ancak bu şekilde mümkün olur.
ha, dip not!.. şu da açık ve net ortaya çıkmıştır ki beşiktaş ne porto, ne de borussia dortmund değildir. beşiktaş taraftarı bunun böyle olamayacağını ispat etmiştir. beklentiler tamamen sportif başarı üzerinedir. bu böyle değilmiş gibi davranılmasın.
661
Ekonomik anlamda çok büyük krizde olan kulüp.
Pepe kaçtı, Q7 kaçtı, Love kaçtı, Medel kaçıyor (fifa şikayet), Adriano kaçıyor, Tolgay kaçıyor..
Gökhan, Oğuzhan kayıp...
Şenol Güneş bile sözleşme imzalamadı...
Kulübe 2 gün önce icra geldi, kupaları almak istedi...
Bakalım zaman ne getirecek?
662
31 mart 2019 yerel seçimlerinde yapılacak olan chp iyi parti ittifakı sonucu iki partinin de kendi adaylarıyla seçime gireceği istanbul ilçesi.
663
Nice 14 şubat’lara sevgilim..
664
bayrampaşa avrupa yakasın da beşiktaş ise anadolu yakasın da ancak ara da köprüler olduğu için beşiktaş tan bayrampaşaya gitmek biraz yorucu ve baş ağrıtıcı.
665
futbolcularının aylardır maaşlarını alamamaktan şikayet ettiği kulüp. endüstriyel dünya markası cart curt olmayı hayal ederken, endüstriyel ortalık malına dönen camia. su veren itfaiyenin hortumunu... İsmet inönü'den selamlar.
666
bilen bilir, arsenal gibi atak üreten sık sık pozisyona giren fakat genelde talihsiz sonuçlar alan takımdır.
667
mayıs ayında seçimli genel kurulu varmış civeleklerin.
668
başakşehir'in düşüşünü şenol güneş başlattı. yılların 6 ve 8 numarası atiba'yı aldı, koydu 10 numaraya ve başakşehir'i kendi yarı sahasında boğdu. beraberinde gelen 2-1'lik mağlubiyetten sonra şampiyonluk serüveni bitti başakşehir'in. abdullah avcı, takımı atiba tarafından boğulduğu anda şampiyonluk refleksinin gösterilmesine öncülük etmeliydi. bu gerçekleşmedi ki zaten halihazırda türkiye'de bu refleksi gerçekleştirebilecek üç adet takım vardır, onlar da beşiktaş, fenerbahçe ve galatasaray'dır. gerçekleştirememeleri normaldi. daha da puan kaybedecekler.
galatasaray'ın ise olağanüstü zor bir fikstürü var. yani fatih terim'e sorsalar;
- "şampiyonluğa yürüyorsun, bu hafta bir maç yapacaksın, deplasmanda aykut kocamanlı konyaspor'la mı, kendi sahanda beşiktaş'la mı, deplasmanda okan buruklu rize'yle mi, içeride başakşehir'le mi, deplasmanda sivas'la mı oynamak istersin, yoksa kutunu mu açalım," deseler, sorgusuz sualsiz kutusuna yönelirdi sanırım.
toplam kaç puan kaybedeceklerini tahmin etmem zor ama bildiğim tek şey var, o da bu maçlardan 15 puan almalarının imkansız olduğudur.
velhasıl kelam...
bizde durum daha basit... ankaragücü zor maç değil ama temkinli hareket edip 3 puan almalıyız. bu etabı atlattık mı? üzerine gidip galatasaray'ı orada yenersek şampiyonuz! ha... yenemedik mi? o zaman yenilmeden döneceğiz. azıtıp deli danalar gibi 3 puan için saldırmayacağız. beraberlik de yeterli...
hayırlısı elbette... -ki memleket için hayırlı olan, galatasaray'ın şampiyonlar ligi'nde bizi daha fazla rezil etmemesi olur.
669
Mayıs ayında, şampiyonluk yolunda bir Galatasaray'ı yenebileceğine inanan taraftara sahip küçük takım. Çocuklar inanmayın demiştik.
670
Son seçimde %84 oy vermiştir İmamoğlu'na. 100 bin oy yaklaşık İmamoğlu'na git. Muhteşem ya.
672
Üzgünüm sevgilim anlaşamadık,
Siyah beyaz aşkı paylaşamadık,
İşte böyle bir şey Beşiktaşlılık,
Deplasmanda dersin soran olursa
673
www.youtube.com/...
beste konusunda daha iyi bir taraftar grubu bence yok
674
ligin ilk maçıyla beraber artık bir değerlendirme yapmak gerek.
en başta yönetim hakkında konuşmak lazım. iki sene şampiyon olan takımı yaptıkları yanlış ve yaşlı oyuncu transferleriyle kaosa sürüklediler. negredo gelirken doğru santrafor olmadığını hepimiz biliyorduk, lens'in fenerbahçe'nin rezil oyun sisteminde kurtarıcı olarak sadece açık alanda koşup gol attığını izliyorduk ama alındılar. yıllık ücretleri yüzünden sonraki senelerde transfer yapılamadı. medel'i gelirken ilaç olur diye değerlendiriyordum ama pas konusunda yetersiz olduğunu, pas konusunda yetersiz olmasının nedeninin de yanında pas yapabilen bir sekiz numara olmaması olduğunu sonra anladık.
neyse bu seneye dönersek...
- transfer döneminin başında elden çıkarılması gereken oyuncular belliydi. neredeyse hiçbirisi gitmedi.
- gitmeyen oyuncular yüzünden en az iki tane iyi kanat oyuncusu alınması gerekirken bir tane anadolu kulübü topçusu alınabildi.
- oğuzhan'ın bundan sonra ancak hollanda ikinci ligi topçusu olabileceği barizken yerine oyuncu alınmadı.
- medel gitmek istiyorum diye bağırırken yollanmadı, yerine bir adam da alınmadı. 40 yaşındaki atiba var onun yerine sadece. (atiba, medel'in şu maçta yaptığı katkının yüz katını yapar hale her oynadığı maçta o ayrı konu)
- sağ bek, sol bek ve stoper konularına güzel çözümler bulundu. hatta stopere çok iyi oyuncu almışız, bugün ruiz olmasa 6-7 olurdu. bekler de ilk maçta oynatılmadı niyeyse.
- takımın tek bir santraforu var o da sakat, ikincisi için umut nayir'e belki biraz umut bağlanabilir o kadar. güven bu göt göbekle benden farksız sahada. ben daha sağlamım en azından.
- quaresma'dan artık futbol geçti. ayrılacak haberlerini okuyunca gözü dolan birisi olarak söylüyorum bunu. gitmesin hep kalbimizde kalsın ama yedek olsun.
- takımda yardımcı olarak fetöcü orhan ak'ı koruyacaklarına bir tane kondisyoner bulmaları lazım. millet hareket edemiyor sahada, statik kelimesinin tanımını yaparlarken fizik derslerinde bizim oyunumuzu örnek gösterirler artık bundan sonra.
- beşiktaş'ın oyuncu yapısının oynamak istediği oyun planına uymadığını, alınan tek bir stoperle bu işin çözülmeyeceğini anlaması gereken bir hoca var. top bizdeyken durup pas yaptırtma şu oyunculara, koştur şunları apo. top ayağımızdayken paslaşarak orta saha çizgisini geçemedi takım kör müsün kardeşim.
velhasıl bir sonuca varmak gerekirse...
- takıma bir tane yedek santrafor lazım.
- güven yalçın'ın sol kanat yedeği olarak konumlandırılması lazım.
- sol kanada oyuncu lazım.
- sağ kanatta boyd oynasın tamam. aldınız artık yapacak bir şey yok.
- kanat rotasyonunun sol kanada yapılacak transfer, güven, quaresma, boyd ve kalırsa orkan olması yeterli. kalan herkes gitmeli.
- lens ve quaresma zarar edilmeyecek her şartta anında yollanmalılar.
- takıma sekiz numara oynayacak adam lazım. oğuzhan'a pozisyon emanet eden pezevenklere anasını da emanet eder.
- takımın göbeğindeki rotasyonun transfer, dorukhan, transfer, atiba olması lazım.
- medel'in yollanması ve yerine birinin alınması lazım önceki maddeye göre.
- sağ ve sol beklere yeni alınan oyuncuların ivedilikle monte edilmesi lazım.
haftaya oynanacak maçta şöyle bir 11 düşündüm eldeki olanlarla.
x,: ersin, rebocho, ruiz, vida, douglas, dorukhan, atiba, güven, ljajic, boyd, umut nayir.
kötünün iyisi budur. atiba hala sakatsa muhayer oynasın. güven yerine hala quaresma yazmak istiyor duygularım ama yazamıyorum. atiba'nın varlığı takımın en sorunlu ikinci yeri olan göbekteki dertleri gözle görülür şekilde kapatacaktır. kanatlara yazdığım isinlerse bir şeye derman olamazlar ama lens ve quaresma'yı görmek istemediğim için bu isimler mecburi. santrafordaysa sağlıklı tek oyuncuyu yazdım zaten.
özetle transfer, gitmesi gerekenlerin gitmesi, teknik direktörün bağnaz kafa yapısını değiştirip oyun planını revize etmesi, oyuncuların hiç geçirmemişler gibi durdukları kampı bir şekilde kondisyon çalışmalarıyla telafi etmeleri, taraftarı kulüple çatışmaya düşüren orhan ak'ın istifa etmesi lazım. en önemlisiyse bunlara neden olan, sebeplerin arkasında duran ve yapamadıkları/yanlış yaptıkları yüzünden takımı bu hale getiren ve bunu da kabul etmedikleri için burada yazdıklarımın hiçbirini yapmayacak olan yönetimin olabilecek en kısa sürede istifa etmesi ve seçim kararı alması lazım. beşiktaş kimsenin çiftliği değildir. tarihimizin belki de en iyi futbolunu oynatan adama siktir git dedik, size de diyoruz. siktirin gidin.
ben sporting lizbon altyapısındayken ve moreirense'de oynarken alalım diye kongre üyelerine sohbetle daniel podence ismini önerirken lens'e 2,5 yıllık ve 3,5 milyon euro bonservis verildiğinde bu gidişatın böyle olacağını anlamıştım, hatta taraftarını gezi parkında şikayet ettiğinde başkanın nasıl bir insan olduğunu biliyordum ama camia yeni yeni anlıyor. biz beşiktaş'ı hiçbir güç ve başarı budalalığına yer olmayacak şekilde seviyoruz ama siz öyle değilsiniz.zaten tekrar aday olamayacağınızı biliyorsunuz ama o süreyi size doldurtmamak da bizim boynumuzun borcu.
sevdiği kıza edebileceği en içten ve romantik lafı ona bir gece vodafone arena'nın resmini atıp onu beşiktaş'a benzetmek olan tinerci, aris velouchiotis.
675
Terazi lastik cimnastik kulübüdür. E-spor oyuncularına bile vereceği parayı vermeyen bir kulüp daha ne olsun? Kaç para ulan onların maaşı?
twitter.com/...
↑