kayıt

türkiye'de kitap okuma oranının düşük olmasının sebepleri

  1. 1
    şüphesiz ki başta teknolojinin giderek yaygın hale gelmesidir. teknoloji harikası internetten söz edecek olursak ki en önemlisidir kitap okumaya başlı başına bir engel teşkil eder. küçük büyük 7'den 70'e herkesin internet kullanabilir duruma gelmesi, sosyal ağlarda geçirilen vakit ve yaptığı bağımlılık, oranların düşmesine sebebiyet vermektedir. "önceden yatmadan önce bir kaç sayfa kitap okuyayım da öyle yatayım'ın yerini, son bir kez facebook'a bakayım neler olmuş neler bitmiş, twitter da kimler cıvıldamış bir öğreneyim de öyle yatayım" aldığı için işte bu haldeyiz malesef ki gerideyiz.
  2. 2
    teknolojinin cebimize girmediği, ilk internet hizmetinin verildiği seneyi hatırlayan bir neslin mensubu olarak, okumamayı teknolojiye bağlamayı fazla yüzeysel bulduğumu belirtmek isteyerek, bir gözlem yaparsam,

    evvela oran neye göre düşüktür? gelişmiş ülkelere. teknolojiyi hem geliştiriyorlar, hem hala nispi olarak fazla okuyorlar. miktar düşse de oran düşüklüğü hemen hemen aynıdır sanırım, nasıl ölçeyim? öyle olsa gerek.

    ben kıraathanesinde kütüphanesi olan bir köyde okudum ilkokulu. ancak içinde kitap yoktu pek.

    amacım bu ülkede kitapları insanlar idam edilmemek için yaktı, edebiyatına girmek değil, komik duruma da düşerim.


    sebep aslında daha karmaşık, bir o kadar da basittir. fakat uykum vardır ve çok da lülüdür.

    okuyan okur, okumayan okumaz.

    ama sebep, okuyana entel, klasik müzikle ilgilenene dantel, "hee, belgesel, caz" diyenlerin adının halk adamı olma sığlığında düğümleniyor gibi gibi.
  3. 3
    türk milletinin okumayı benimsememesi ve okuyarak geçen süreyi kayıp olarak görmesi. milletin benimsemediği bir şeyi de, o milleti oluşturan bireylere yaptıramazsın. amacı, içinde kitap okunmak olan kıraathane oluşumlarını öyle bir yozlaştırmışız ki şimdi içinde okeye dönülen, yancılık yapılan yerler haline gelmişler. işte sorun burada. tabi bu durumun yani toplumda kitaba yönelik bu olumsuz algının oluşmasının kök nedeni de ailelerin ekonomik güçlerinin zayıf olması ve kazandıkları paranın elzem ihtiyaçlara yatırılması zorunluluğu. bu süreçte de topluma ve özellikle çocuklara kitap okuma bilincinin kazandırılamaması, imkanların yükselse bile kitap okuma alışkanlık ve oranının beklenen hızla yükselmemesine neden olmakta. ülkemizdeki okuma yazma bilmeyen insan sayısı oranının yüksekliği de buna etki etmekte.

    teknoloji, hızlı yaşam temposu gibi etkenler de bu durumu etkilemekte ancak esas neden olmaktan çok uzaklar ve kitabın ve okumanın önünde sorun yaratan günah keçisi ilan edilmemeliler. yoksa bizim teknoloji diye gözümüzde büyüttüğümüz şeylerin japonya'da, iskandinav ülkelerinde modası geçmek üzere. ve bu ülkelerde kitap okuma ve basılma oranları gerçekten çok yüksek.

    mebk12.meb.gov.tr/...
    www.basaranyayinlari.com/...
    www.matbaacilarodasi.org.tr/...
  4. 4
    maddi sebeplerdir.

    yeteri kadar para kazanan insanlar okur. fakat kıt kanaat geçinen insanın kitaba ve kitap okumaya ayıracak ne vakti ne de parası vardır.

    ayrıca ne kadar entelektüelim yarışması için çok erken.
  5. 5
    korsana karşı olmak ahlaklı bir bireyin vicdanı ile cüzdanı arasında kalmasına neden oluyorsa devletin kişi başına düşen gelir rakamlarını açıklarken daha insaflı olması gerekir. asgari ücretle 4 kişilik aile geçindiren adam ne alıp okuyabilir tanesi ortalama 20-30 lira iken bir kitap.
  6. 6
    maddiyata bağlı olan ve eringen üşengeç olan insanların varlığına bağlı olan sebeplerdir. bugünlerde gezi parkında kütüphane kuruldu insanlar sadece "oha adamlar kiremitten kütüphane yapmış" diye meraktan geliyorlar, kitap alıp okumaya değil. ayrıca bir öğrenci için gerçekten pahalı.
  7. 7
    (bkz: kitap okumanın zararları)
  8. 8
    (bkz: aşk-ı memnu'nun kitabı çıkmış)
  9. 9
    (bkz: metroda kitap okuma oranının yüksek olması)
  10. 10
    işçi sınıfının fazla olduğu bölgelerde doğal sebeplerdir.

    kitabın en ucuzu 20 lira olduğu ülkede kitap okunmasını beklenemez.
  11. 11
    çay demleyip televizyon karşısında demlenmek varken kitap da neyin nesi.
  12. 12
    (bkz: başım ağrıyor) ne kadar geçerli bir sebepse, o kadar geçerli olan sebeplerdir.


    önemsememek, en büyük sebep bu sanırım.
  13. 13
    Maddi durumları vs. Bir kenara bırakalım. Toplum olarak ciddi anlamda okumaya ilgi duymuyoruz. Sorun ekonomik durumda falan değil. İsteyen insan okuyacağı kitabı her türlü bulur okur. Kütüphaneler ne güne duruyor. Derseniz çeşit az, haklısınız. Ama okumak isteyen insanı yolundan döndürmez bu. Alır, öyle ya da böyle okur birini.

    Yetiştirilme tarzımız ile de alakalı. Okullarda öğrencilere 'bunu okumalısın, sana şu şekilde katkı sağlayacaktır' denmiyor, Çeşitli ödüllerle okunması sağlanıyor. Çocuk okumasına okuyor belki fakat kitabı okumaktan ziyade karşılığında alacağına odaklanıyor.

    Sonra o çocuk büyüyor. Liseye geldiğinde kitabı okumuyor bile. İnternetten özetini alıyor. Peki neden? Tam not almak için.
    Temelden zihniyete yerleşen bu algı nesilden nesile sürüyor.

    Anne ya da babanızla kitapçıya gidip 5 tane kitap almak isteseniz, hadi en ucuz biçimde her teki 10 tl olsun. Toplamda edecek 50 lira. Ama gözlerine gelir bu. O paraya kontör yüklersiniz gözlerine gelmez, sigara alırsınız gelmez.. kitap ya. Okul bitti zaten okumaya ne gerek var derler.

    Belediyeler tarafından kütüphaneler çoğaltılmalı, eğitimdeki bu dayatma değişmeli. Yoksa aynı tas aynı hamam. sabah uykum okumaya devam(!)
  14. 14
    ihtiyaç duyulmamasından kaynaklanıyor. bu da eğitim sistemimiz ile epey bağlantılı. öte yandan teknolojinin ilerlemesi ve çok daha kolay yutulabilir eğlenceler sunması da kitap okunmamasının bir nedeni.

    ben de fazla kurgu okumam mesela. anca tarih, felsefe,sosyoloji o tip bilimsel kitaplar bulduğum zaman okuyorum.

    çocukken fantastik edebiyata çok ilgiliydim. annem okuma alışkanlığım gelişsin diye harry potter aldıydı ilk çıktığında. onu okudum sürekli. sonra ejderha mızrağı, unutulmuş diyarlar filan o tür şeyler de okudum. ama yine de okumayı sevmedim. açıp bir sefiller okuyamam mesela. harry potter alıştırdı çünkü beni kafa yormayan, akıcı eğlenceye.

    ayrıca mesela aya yolculuk gibi kitapları zorla okuturdu annem. günde bir saat zorunlu okuma saati vardı. çok küçüktüm o dönem. sayfaları atlaya atlaya okurdum. okul zaten malum, zorla kitap okutulan bir başka yer. bu da kitabın ceza olarak, işkence olarak algılanmasına neden oluyor. çocuklukta kazanılan bu tip alışkanlıkları yenmek zordur.

    şimdi bir de filmler, bilgisayar oyunları, saçma sapan siteler, geyikler, türlü türlü eğlence çeşitleri var. bilgi dediğini vikipedyaya yazıyorsun çıkıyor. öğrenmek, içselleştirmek, yaşamında uygulamak diye bir şey yok. akıllı olmaya ihtiyacın yok, telefonun akıllı çünkü. bu da kitaba ihtiyaç duyulmamasının bir diğer nedeni.

    bir de kendi işimizi kendimiz görmeye alışık değiliz. yetiştirilme tarzımız, birilerinin bize ne yapacağımızı söylemesi üzerine kurulu. işte o yapmamız gerekenleri yapıyoruz, dersimize çalışıyoruz mesela, gerisi komple boş geyik makara. herhangi bir şeyi sorgulamaya değiştirmeye ihtiyaç duymuyoruz. kendimizi, çevremizi, insanı, doğayı ne bileyim işte tanımaya ihtiyaç duymuyoruz. bu da bilgiye ihtiyaç duymamamızın bir diğer nedeni.

    ne kadar zararlı olduğu da ortada. ileride daha da net ortaya çıkacak. ama durumun farkına varacak bilincimiz olmayacak. anın, koşulların dışına çıkamıyor, ötesini göremiyoruz çünkü.

  15. 15
    (bkz: türk eğitim sistemi sorunları)
  16. 16
    kesinlikle toplumun bilinci ile doğru orantılıdır. yani şöyle bir şey var. insanlar doğdukları topraklar da kitap okuyabilecek kadar rahat bir yaşama sahip olamamışlar. cumhuriyet döneminin ilk yıllarında dahi bu ülkenin hele ki doğusunda feodalizm hakimdi. feodalizmin üçüncü aşaması tamamlanmamıştı daha. yani bu üçüncü aşama dediğim, insanlar köle değillerdi belki ama toprak ağalarının köylüye tanıdıkları imkanlar doğrultusunda yaşıyorlardı.

    insan psikolojisi gereği ihtiyaç duyduğu şey için uğraşır. bilinçli bir toplum, cumhuriyetin gelişi ile birlikte damdan düşer gibi oluşamazdı tabi ki. cumhuriyet yani kapitalizmin ülkeden girişi demek, köylüyü işçileştirmek anlamına geliyordu bu topraklarda. tamam osmanlı'dan bu yana hali hazırda bir işçi sınıfı vardı fakat işçi kendi sınıfının farkında değildi. tabi bu o ilk cumhuriyet dönemlerinde de böyle oldu. işçileştirilen köylüler bilinçisiz işçilerdi ve hayatlarını kazanabilmek adına sadece kol gücü ile üretmek zorundaydılar.

    ülkenin en büyük gelişme gösterdiği 1934 ile 1939 yılları arasındaki planlamalar, sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği tarafından yapıldı mesela. işçiler üretebiliyorlar fakat hala ülke rahata kavuşamamış. sonra bu 5 yıllık planlama ile ülke vasıf atlıyor. insanlar bir nebze olsun rahatlıyor. fakat sonrasın da kapitalizmin gerekliliği olan buhranlar.

    şimdi buraya kadar anlattıklarımdan üç nesil bilinçsizce yaşadı dememiz çok normal olur herhalde. sonrası artık tahmin edilebilir. 1950-70 yılları işçilerin ve öğrencilerin en fazla bilinçlendiği dönemler. e ülke artık bilinç seviyesini artırdı. insanlar öğreniyor, okuyor, sınıfsal ayrımlar göze batıyor artık. çünkü kapitalizm bir yandan insanları uyuşturuyorken diğer yandan canlarını acıtıyor ve insanlar ihtiyaç duydukları için bilinçleniyor.

    şimdi kapitalizm bizim canımızı, yurdumuzun canını çok daha fazla yakıyor. avrupa'da kapitalizm, arap coğrafyasında da din, insanları boyunduruk altına almaya çalışıyor. ama artık bizim canımızı bu denli yakan toplumda bilinçlenmek, ihtiyaçtan daha fazlası anlamına geliyor ve biz bilinçleniyoruz.

    (bkz: zaman daralıyor)
  17. 17
    halkın kitabın vereceği hazza ve hayal gücüne hayat zorluğu nedeni ile motivasyonunu yitirmesi ve zaman bulamayacağını düşünmesidir.

    temel mantığı geçim savaşı, insanların daha zaruri ve öncelikli sorunlara motive olmuş olması.
  18. 18
    ilber ortayli mod on
    cahillik
    ilber ortayli mod off
  19. 19
    sözlük okuma oranının fazla olmasından kaynaklanabilir.
  20. 20
    kitapların çok pahalı olması yan etken olarak değerlendirilebilir.
  21. 21
    Okuma yazma oranının hayli düşük olmasıdır.
    Halâ herkez yazan dangozlar var aramızda.
  22. 22
    teşvik yetersizliği
  23. 23
    kitap okumanın ayrıcalıklı bir sınıfın işi ya da hobisi gibi gösterilmesi...
  24. 24
    Çünkü türkiye de kitap okumak sadece hobi ya da "bos zamanlarınızda ne yaparsınız ?" sorunun cevabi. Türkiye de kitap okumayı İhtiyaç olarak görmeyen insanların içinde yaşıyoruz...
  25. 25
    çalışma saatlerinin fazla olması
    geçim sıkıntısı
    yetersiz teşvik
    eğitim düzeyi
    ve yaşam standartları

    bunlar aklımailk gelenler bu listeye eklenebilecek yüzlerce sebep var