kayıt

yeraltından notlar

  1. 1
    dostoyevski'nin tüm dünyaya armağan ettiği, psikolojik travmayı iliklerimize kadar hissettiren nadide kitap.
  2. 2
    dostoyevskinin kısa ama etkili romanı. okunmalı,okutulmalı...
  3. 3
    tespitin en alalarının yapılmış olduğu romanıdır dostoyevski'nin.


    --! spoiler !--

    "Sırası gelmişken söyleyeceğim, eski bir anım var ki, şu sıralar canımı sıkıp duruyor. Geçenlerde birden kafama takıldı, o günden beri de, hep kulağımda çınlayan hüzünlü bir müzik parçası gibi, bir türlü aklımdan çıkmıyor. Peki ama, ondan kurtulmam da gerekli. Böyle anıların yüzlercesi var bende, zaman zaman bunlardan bir tanesi üste çıkarak beni bunaltmaya başlıyor. Yazmakla bunlardan kurtulacağıma inanıyorum nedense. "

    --! spoiler !--

  4. 4
    ilk bölümünün sıkıcı gelmesine karşın ikinci bölümünden fazlasıyla zevk aldığım, okunması gereken dosto eseri.
  5. 5
    Bana göre Dostoyevski'nin varoluş konusunda pik yapmış olduğu eserdir. kitabın kahramanın iç dünyası, çatışmaları ve betimlemeleri o kadar harikadır ki sizin bile farkına varamadığınız hislerinizi, duygularınızı görmeye başlar ve hayran kalırsınız. Bu varoluş sancısını, bu ''hiç'' durumunu gördükçe günlük hayatın getirdiği boş ve dayatılan şeylerden bir nebze olsun kurtulup, bunları aklınızdan çıkarırsınız. Kendinizle baş başa kalıp, kendinizi ve özünüzü tanımaya çalışmanın verdiği o hafif huzurlu mutsuzlukla içiniz rahatlar ve bu kitabın hiç bitmemesini dilersiniz. Varoluş konusu ilginizi çekiyorsa bu kitap kesinlikle başucu eseriniz olmalıdır.
  6. 6
    yeraltı insanını anlatan kitaptır. bu kitap denildi mi aklıma; nevski caddesi ve yeraltı insanının albayın karşısına dikilişi gelir. öyle bir dikiliş ki baş kaldırısı görülmeyen dikiliş. görmezlikten gelinen, tiksilinen böcek gibi.
  7. 7
    Acı en üst sınırına ulaştığında alçakçasına zayıflamaya, yerini daha önce hiç tatmadığım cinsten başka bir duyguya bırakmaya başladı.
    kendini olanca şiddetiyle hissettiren, diş ağrısına benzeyen zevkli bir duygu, birden başıma gelen bütün felaketlerin nedeninin bu olduğunu anladım, artık değişemeyeceğimi, bunu kendimin de istemediğini, başka bir adam olamayacağımı söylüyordu...
  8. 8
    "İnsan,hedefe ilerlemeyi sever ulaşmayı değil; şüphesiz çok gülünç bir durumdur bu.İşin en hoş tarafı insanın daha doğduğunda gülünç olmasındadır.İki kere iki dört formülü, yine de dayanılmaz şey doğrusu.bana kalırsa iki kere iki dört, büyük bir küstahlıktır ve etrafa tükürükler saçan,elleri belinde,yol kesen bir külhan beyinin ta kendisidir.İki kere ikinin mükemmelliğine inanıyorum; fakat ondan daha üstün olduğuna inandığım şey,iki kere ikinin beş etmesidir."
  9. 9
    yemin ederim size, fazla bilinçli olmak bir hastalıktır. gerçek, tam bir hastalıktır.
  10. 10
    peki, bu yaşama tarzı senin canını sıkmıyor mu? anlıyorum, alışmışsın bir kez? alışkanlığın insanı ne hallere sokacağını herkes bilmez! peki, ama bir gün gelip yaşlanacağını, yaşamın boyunca güzel kalamayacağını, seni burada sonuna kadar tutamayacaklarını düşünmedin mi hiç? burasının ne iğrenç bir yer olduğu ayrı bir konu? yalnız şu kadarını söyleyeyim; senin şu gençliğini, güzelliğini, sevimliliğini, içtenliğini, duygululuğunu görünce sarhoşluktan sonra kendime gelince bu evde bulunmanın ne büyük bayağılık olduğunu anladım. insan buraya ancak sarhoşken gelebilir. ama sen başka bir yerde namuslu kadınlar gibi yaşasan, seninle dalga geçmek şöyle dursun, belki sana gönül verebilirdim. değil yalnız konuşmana, bir bakışına sevinir, seni evinin kapısında bekler, diz çöker yalvarırdım. sana nişanlım gözüyle bakar, bunu da büyük bir onur sayardım. senin hakkında kötü düşünmeye bile cesaret edemezdim?

    oysa burada ufak bir işaretimle istesen de, istemesen de peşimden geleceksin; üstelik benim her istediğimi yapmak zorundasın. bir köylü parçası bile yanaşmalığa girerken her şeyiyle satılmadığını, bir gün gelip bu işten çıkacağını bilir? peki, sen ne zaman kurtulacaksın? hem burada neyini teslim ettiğini, neyini kiraladığını biliyor musun? evet, evet, bedeninle birlikte bütün benliğini kiraya vermiş bulunuyorsun! önüne çıkan bir sarhoşun, senin aşkını, duygularını ayaklar altına almasına göz yumuyorsun. aşk!..

    aşk her şeydir. aşk bir kızın, değeri elmaslarla ölçülemeyecek servetidir. böyle bir aşk için her şeyini verecek, bile bile ölüme gidecek erkekler vardır. ya seninkinin değeri nedir? sen ruhunla, bedeninle satılıksın; sana sahip olmak için sevgini aramaya bile gerek yok. bir genç kız için bundan daha aşağılık bir durum olamaz, bunu biliyor musun? işittiğime göre patronlar, sizin gibi budalaların gönlü hoş olsun diye dost tutmanıza izin verirlermiş. onların bu yaptığı bir yutturmaca, sizinle aptalcasına alay etme değil de nedir? ??dostumuz?? dediğiniz adamın sizi sevdiğini mi sanıyorsunuz? olamaz öyle şey! yanında oturan kızı bir başkasının alabileceğini bilen bir erkek onu sevebilir mi? gene de severse midesizin biridir! hiçbir erkek sizlere karşı saygı duyamaz. onlarla ortak bir yanınız olamaz. bir erkeğin size tutkuyla yaklaşması; sizi soyup soğana çevirmesi, sizinle alay etmesi demektir. dahası da var. size dayak atmazsa oturup şükredin! ama canı isterse onu da yapar. senin bir dostun varsa, ?? benimle evlenir misin??? diye sor bakalım. yüzüne tükürmez, bir de sopa çekmeye kalkmazsa en azından kahkahayla gülüp geçecektir. oysa kendisi ciğeri beş para etmezin biridir.

    burada yaşamını ne uğruna harcadığını hiç düşündün mü? karnını doyurdukları, çayını, kahveni getirdikleri için mi? sizi beslemelerinin asıl nedeni bu değil. niçin beslendiğini anlayacağı için namuslu bir kızın bu evde boğazından tek lokma geçmez. buraya borçla bağlanmışsınız, hem de bitirip tüketemeyeceğiniz bir borçla. müşteriler sizden bıkmaya başladıktan sonra bu borcunuz da son bulur. sen gençliğine güvenme, o günün gelmesi yakındır! burada yıllar göz açıp kapayıncaya kadar geçer. ve bir gün kıçına bir tekme, kendini sokakta bulursun! her şey böyle çabuk bitse gene iyi?
  11. 11
    umutsuzluk en yakıcı zevktir, özellikle de içinde bulunduğun durumun çaresizliğini açıkça kavramışsan.
  12. 12
    ölü doğmuş insanlarız biz ve uzun zamandır canlı babaların çocukları değiliz , giderek daha çok hoşlanıyoruz böyle doğmuş olmaktan . zevk duyuyoruz bundan . çok yakın bir gelecekte bir şekilde düşüncelerden doğmanın yolunu bulacağız
  13. 13
    kendimi suçlarken acılarım alçakçasına zayıflamaya başlar, sonra da hazza dönüşürdü. evet, yanlış anlamadınız, bildiğiniz şu haz! başkalarının da aynı hazzı duyup duymadıklarını öğrenmek için bu konuyu açtım. konuyu biraz daha derinleştireyim. küçüldüğünüzü ve bu yolda en aşırı dereceye varmış olduğunuzu fark etmekten doğar bu haz. durumunuzun umarsızlığını, başka bir adam olamayacağınızı, değişmek için zamanınız, inancınız bulunsa bile değişmeyi kendinizin de istemeyeceğini anlamanın tadına doyum olur mu? hem değişmek isteseniz ne olurdunuz ki, belki sizin için aslında başka yol yoktu! derin anlayış yasalarına göre şu sonuca varabiliriz: aşağılık bir herif ciğerinin beş para etmediğini kavramakla kendisine bir avunma payı çıkarır gibidir.
  14. 14
    öte yandan, can sıkıntısından neler neler icat etmezsiniz! altın iğnelerde can sıkıntısından batırılır zaten, ama hepsi bu kadarla da kalmaz. işin kötüsü(gene ben söylüyorum) bakarsın bizde de altın iğnelerin batırılmasından zevk alacaklar bile çıkar. çünkü insanoğlu ahmak bir yaratıktır, son derece ahmak! daha doğrusu ahmak değil de nanködür; eşine rastlanamayacak kadar nankördür
  15. 15
    ben ne aşklar, tanrım, ne aşklar yaşadım hayallerimde bu güzel ve yüksek şeylere sığınmakla. yeryüzündeki hiçbir varlıkla ilişkisi olmayan, bu tümüyle hayal olan güçlü aşklarım ruhumu o denli cömertçe dolduruyordu ki sonradan gerçek bir aşka en ufak bir gereksinme duymuyordum. doğrusu, gerçekte var olan birini sevmek benim için oldukça lüks olurdu.
  16. 16
    sarhoşun biri geliyor ve senin aşkını değersizleştiriyor. aşk!? aşk her şeydir. aşk bir kızın, değeri elmaslarla ölçülemeyecek servetidir. böyle bir aşk için her şeyini verecek, bile bile ölüme gidecek erkekler vardır. ya seninkinin değeri nedir? sen ruhunla, bedeninle satılıksın; sana sahip olmak için sevgini aramaya bile gerek yok daha rezil bir durum olacağını zannetmiyorum yani bir genç kız için.
    seven bir adam, sevgilisini başka biriyle asla paylaşmaz.
    şu anda genç ve güzel olabilirsin ama bu fazla sürmeyecek.
  17. 17
    tüm bunlar huysuzluk etmek için yaptığım şeyler değildi. sırf huysuzluk etmek için yapmıştım. aşağılanma gibi bir duygunun insanın ruhuna acı çektirdiği gibi şereflendireceğini de kim kabullenmez.
  18. 18
    mantığın ne kadar önemli bir özellik olduğunu biliyorum, ama insanın düşünme ihtiyacını gidermekten başka işe yaramaz; fakat istek, hayatın tüm anlamıdır, üstelik en küçük bir hareketten yüce mantığa kadar. şu da var ki dizginleri isteklerin eline verilmiş bir hayat, çılgınca yaşanan bir hayattır.
  19. 19
    insan her zaman ve her yerde, aklının ve çıkarının gösterdiği değil de, canının istediği yoldan yürümeyi sever. çıkarımızın tam tersi şeyleri de isteyebiliriz, hatta bazen kesinlikle böyle olmalıdır.
    özgür, sınırlanamayan isteklerimiz, kaprislerimiz, çoğu zaman çılgınlığa kadar götüren hayallerimiz? sınıflarındırmaların hiçbirine girmeyen, bütün sistemleri ve düzenleri cehenneme yollayan, daima unutulduğu halde, çıkarlar listesinin en üstünde bulunması gereken çıkar bu işte!
  20. 20
    baylar, bazı sorular içimi kemirip duruyor; ne olur bana bunların çözümünü verin. mesela siz insanı eski alışkanlıklarından vazgeçirmek, iradesini bilimle, sağduyuyla bağdaşacak tarzda düzenlemek istiyorsunuz. fakat insanlarda böyle bir ıslahın sadece mümkün değil, aynı zamanda mecburi olduğunu nereden biliyorsunuz? insan iradesinin bu derece ıslaha muhtaç olduğu hükmünü neye göre veriyorsunuz? kısacası böyle bir ıslahın insana gerçekten fayda sağlayacağına nasıl karar verdiniz?
  21. 21
    modern din kitabıdır. dostoyevskinin dünyanın en iyi yazarı olduğunun kanıtıdır.
  22. 22
    dosto reyizin başyapıtlarından birisidir.hele ki ; diş ağrısından bahsettiği bir paragraf vardır aklıma geldikçe aynı acıyı bizatihi,hissediyormuşum hissi uyandırır.
  23. 23
    ben hasta bir insanım.içi öfkeyle dolu, çekilmez bir insanım ben. öyle sanıyorum karaciğerimden yana da bir derdim var.. diye başlar bu hikaye..

  24. 24
    (bkz: hades yazmıştır)
    (bkz: hadestir hades)
    (bkz: hades)
  25. 25
    bundan iki yıl önce okuduğum dostoyevski'nin çok sevdiğim kitabı. okurken sevdiğim kısımlarını da not almışım bir kısmı burada dursun.

    ''ama karşımda gücümün yetmediği bir taş duvar var diye büsbütün boyun eğmeye de razı olamam.''

    ''acı çeken kimse inlemekten zevk alır; almasa inlemesini pekala tutardı.''

    ''anlayışlı bir adam kendisine saygı duyabilir mi hiç?''

    ''kalbimde bir kötülük nüvesi vardı.''

    ''sebep hep can sıkıntısıydı baylar, hep can sıkıntısı; atalet beni eziyordu.''

    ''hür iradesi, arzusu olmayan, istemeyi bilmeyen insanın org silindiri üzerindeki cıvatadan ne farkı vardır ki?''

    ''baylar yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.''

    ''alçağın biri alçak olduğunu gerçekten hissediyorsa, alçaklığından avunma payı çıkarmaya hakkı vardır.''

    ''umutsuzluk en yakıcı zevktir, özellikle de içinde bulunduğun durumun çaresizliğini açıkça kavramışsan.''

    ''bana en çok dokunan suçlu olsam da olmasam da her zaman bir çeşit tabiat kanununa uyar gibi, herkesten önce kendimi suçlu görmemdi.''