kayıt

günün şiiri

  1. 76

    “Maviye,
    Maviye çalar gözlerin,
    Yangın mavisine
    Rüzgarda asi,
    Körsem,
    Senden gayrısına yoksam,
    Bozuksam,
    Can benim,
    düş benim,
    Ellere nesi?
    Haydi gel,
    Ay karanlık... “

    Ahmed Arif / ay karanlık
  2. 77
    NE İÇİNDEYİM ZAMANIN

    Ne içindeyim zamanın,
    Ne de büsbütün dışında;
    Yekpare, geniş bir anın
    Parçalanmaz akışında.

    Bir garip rüya rengiyle
    Uyuşmuş gibi her şekil,
    Rüzgarda uçan tüy bile
    Benim kadar hafif değil.

    Başım sükutu öğüten
    Uçsuz bucaksız değirmen;
    İçim muradına ermiş
    Abasız, postsuz bir derviş.

    Kökü bende bir sarmaşık
    Olmuş dünya sezmekteyim,
    Mavi, masmavi bir ışık
    Ortasında yüzmekteyim.

    Ahmet Hamdi TANPINAR
  3. 78

    benim de bir insan tarafım vardı
    bakma böyle kötü olduğuma
    benim de dileklerim vardı
    benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan
    yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi
    her gün bir kadın ağlar benim yüzümde
    büyük dertler için benim ellerim
    anlamıyor musun

    sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
    ben sevilmediğimden böyle çirkinim

    Sana bir Tanrı getirdim - Ümit Yaşar oğuzcan
  4. 79
    "uçurtmamı rüzgâr yırttı dostlarım!
    gelin duvağından kopan bir rüzgâr...
    bu rüzgâr yüzünden bulutlar yarım;
    bu rüzgâr yüzünden bana olanlar... "
  5. 80
    Tam unuttum derken; bir şarkı çalar,
    Biri onun gibi güler,
    Birisi parfümünü sıkıp onun gibi kokar,
    Tüm unuttuğun boşa gider….

    Cemal Süreya
  6. 81
    kadercinin / kendine tapmadan önceki

    son -ya da sona yakın- öfkesinin
    bir dünya görüşünün yorumuna
    başlangıç olan/ çelişkili kötü şiiridir
    açtık çok açtık çok çok açtık

    ekmek istedik kadın istedik tanrı İstedik
    ve oturup ağladık niye
    ve niye hiç görmemiş gibi sanki
    oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
    ona şaşıyorum biz sanki hiç ekmek görmedik
    yemek için
    hadi hiç görmedik diyelim / çok doğru /
    sanki hiçbir şey de mi yemedik

    bak biz helva yedik güneşe karşı
    / şapka alıcak paramız yoktu / helva yedik
    sonra güneş yedik yüz derece sıcaklıkta
    şart değildi biliyorum güneş yememiz
    güneş onlarındı biz hırsızız hem valla hem billa
    biz toprak yiyorduk o zamanlar katık olsun diye
    güneşi de yedik yüz derece sıcaklıkta hırsızız valla

    bak biz daha neler yedik
    inanamıycaksınız ama hem valla hem billa
    eylüllerden tutun da nisanlara kadar
    göğün saralı günlerinde yağan yağmurlarda
    ve de vıcık vıcık çamurlarda
    ve de dizboyu karlarda
    ve de en bi fena havalarda
    / biliyorum inanmıyacaksınız ama /
    ayaz yedik soğuk yedik hem valla hem billa
    yağmur yedik çamur yedik kar yedik
    ve de eylüllerden nisanlara kadar
    umut yedik umut yedik memetler gibi

    hadi hadi söyletmeyin biz daha neler yedik
    yüzüne tükürülmez adamlardan tekme yedik valla
    çelme yedik tokat yedik alışkınız acımayın bize
    o yüzüne tükürülmez adamlar var ya
    onlar bile hep bizden yediler
    yediler kollarımızı ellerimizi tırnaklarımızı
    yediler gücümüzü terlerimizi
    güç deyip ter deyip önemsemeyin
    bizim günboyu kullandığımız şeyler
    ama biz yiyemedik oh deyip
    kollarımızı ellerimizi tırnaklarımızı
    ve de gücümüzü terlerimizi

    hadi hadi biz daha neler yedik
    ot yedik et yedik
    bok yedik/

    açtık çok açtık çok açtık

    kadın istedik tanrı istedik

    ve oturup ağladık niye
    ve niye hiç görmemiş gibi sanki
    oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
    ona aşıyorum biz sanki hiç kadın görmedik
    biz galiba hiç kadın görmedik / çok doğru /
    biz iş gördük güç gördük kadın görmedik
    zaman mı bulamadık ne/ biz kadın görmedik

    ve bir kadın aldık çarşıdan birşeyler umarak
    kadın dediler soy dediler soyduk
    giysilerini soyduk kadının ve şeylerini
    ve salt kadın dediler salt kadındı şimdi o
    salt erkek bekliyordu şimdi biz salt erkeğiz
    salt erkeğiz ve çok açız dayanamadık
    soymayı sürdürdük kadını gözlerimizle
    ve soyduk giysilerini kadının ve şeylerini
    ve soyduk saçlarını dudaklarını ve gözlerini tardıeu gibi

    ve soyduk birşeyler umarak derilerini etlerini
    ama hep birşeyler umarak soyduk herşeylerini
    ne çıktı karşımıza biliyor musunuz sonunda
    salt kadın yerine salt kemik
    ve kemikler arasında kirli bir yürek
    çirkin korkunç bir iskelet
    oysa hep başka düşlemiştik kadını
    en iyi en güzel ve sıcacık
    ve de temiz yürekli / yani kadın
    yani kadın /

    biz çok açtık kadın istedik
    yani kadın yani sevgi yani aşk
    ama en iyi en güzel ve sıcacık
    ve de temiz yürekli
    yani kadın

    açtık çok açtık çok çok açtık

    tanrı istedik

    ve oturup ağladık niye
    ve niye hiç görmemiş gibi sanki
    oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
    ona şaşıyorum biz sanki hiç tanrı görmedik
    hadi hiç görmedik diyelim / çok doğru/
    tanrı da mı hiç görmedi bizi
    hep bilinen şeyler gibi yinelemek
    ama yalnız yinelemek hep yinelemek hep umarsız
    -sen n’apıyorsun orda sen n’apıyorsun
    -hiç sigara kutusu topluyorum yerden yakıcam
    -bak bir odun düştü arabadan alsana
    -yok onu öteki alsın o çok yoksul
    -kamyona geleyim mi abi kamyona iyi taş taşırım
    -beş liradan fazla vermem bak hava cok soğuk
    – manton yok mu senin bu kış kıyamette
    -hırkam eski biraz ama olsun yündür tutar gene
    çıplaklıktan iyidir
    -bu adam deli mi ne yırtık gömlekle bu soğukta
    -ben karı iki beş de çocuk yedi bir de tanrı sekiz kim
    ısıtacak bizi kim doyuracak bizi
    -‘inandığımız tanrı -da- yalnız bıraktı bizi’

    bağışlatıcı olmuyor ey bagışlatıcı olmuyor
    bilmem nerelerdeki özgürlük şarkıları
    bizim özgürlüğümüzü bunca kısıtlamışken

    tutsaklığımızı sürdürürken ezerken ezdirirken
    kurdukları düzende kayırdıkları güçlere

    kayırdıkları güçlere sanki biz insan değiliz

    gökyüzüne uzanmaktan yoruldu ellerimiz
    ne isteriz ne isteriz bilseniz
    bilseniz inanca karşı gelmek ne zor
    bilseniz ekmek yemek su içmek ne zor
    bilseniz mutluluk ah mutluluk
    mutluluk çok ötelerde şimdi
    nedensiz isteksizliğiyle vermekten kaçındığı bizlere
    bizlere yani kendi yarattığına
    / ne gülünç kendi yarattığına /
    mutluluk çok büyük ve çok ötelerde şimdi
    tanrı kadar
    ulaşılmaz

    bir ulaşsam bir ulaşsam yok mu ya bir ulaşsam
    kimselere bırakmıycam kimselere bırakmıycam
    ama gücüm ama gücüm ama gücüm kısıtlı

    valla bıktık billa bıktık yaşamaktan
    ben insanım dedik günahkâr olduk
    ben tanrıyım dedik günahkâr olduk
    ben günahkârım valla

    ben günahkârım valla ve de tüm günahlarını insanların
    topladım omuzlarıma/ ben günahkârım valla
    bir hafifledim bir hafifledim ki sormayın
    günâhlar ne hafif şeyler öyle ve de ne güzel

    ben hep tanrıyı düşündüm tanrıyı sevdim
    ben hep tanrının dediğini yaptım günahkâr değilim
    baktım hiç düşünmedi tanrı beni hiç sevmedi
    baktım tanrı hiç yapmadı dediğimi

    töbe töbe ben günahkârım valla

    kaynattım üç tencerede üç ayrı aşı
    ekmeği kadına kadını tanrıya tanrıyı ekmeğe üleştirdim
  7. 82
    bir çift güvercin havalansa
    yanık yanık koksa karanfil
    değil bu anılacak şey değil
    apansız geliyor aklıma

    -m. cevdet anday
  8. 83
    ben şimdi biraz da
    senin için görüyorum;
    gökyüzünün parlak,
    bakış seken mavisini.

    ben şimdi biraz da
    senin için duyuyorum;
    gecenin o sarsak,
    yokuş çıkan ezgisini.

    ben şimdi kanayarak
    senin için yaşıyorum;
    sazan derisi gibi
    günlerimi külle soyarak.

    metin altıok
  9. 84
    Hep yaşadığımı hatırlatıyorum kendime
    Diyorum ki işin acele
    Bir gün ne el kalacak tutmak için
    Ne yürümek için bacak
    Ne bulutların seyri
    Ne de bir hatıra dünyamızdan
    Çünkü hatıralar kuşlar gibi
    Dal ister konacak
    Bir gün yaslanmak istesen pencereye
    Diz çökmek istesen nafile
    İş işten geçmiş olacak

    Oktay Rıfat
  10. 85
    Şimdi açsam pencereyi beklesem
    Sen gelsen
    Olmaz ya hani geliversen
    Hiç bir şey sormasan
    Hiç bir şey söylemesen
    Sussam
    Sussan
    Sussak.
    Susuşların anlattığını dinlesek
    Sırt sırta otursak
    Katılasıya ağlasak
    Sormasak birbirimize sebebini
    Sarılsam
    Sarılsan
    Sarılsak.
    Ve yine hiç bir şey konuşmasak
    Ama anlasak
    Ne vardı sahi
    Olmaz ya
    Hayal ya
    Hani diyorum olsa ne vardı.

    Cemal süreya
  11. 86
    karantina günlükleri

    koltuğa gömülmüşüm
    idrak bilmem
    yeşil kapaklı getir damacaların olduğu evlerde
    virüs nedir bilmem
    banyomda activex
    elimde protex
    kalbimde sen

    son kez göreyim seni
    bu sefer son olsun
    最后一刻

    *cihat akbel
  12. 87
    uyu! gözlerinde renksiz bir perde,
    bir parça uzaklaş kederlerinden.
    bir ruh gülümsüyor gibi derinden,
    mehtabın ördüğü saatler nerde?
    varsın bahçelerde rüzgar gezinsin,
    yağmur ince ince toprağa sinsin,
    bir başka alemden gelmiş gibisin,
    dalmış gözlerinle pencerelerde.
  13. 88
    Yenilgi, yenilgim, yalnızlığım ve kimsesizliğim.
    Binlerce yengiden de bana değerli olan sen!
    Dünyadaki tüm parlak başarılardan
    sensin yüreğime yakın olanı!

    Yenilgi, yenilgim, baskaldırım
    ve de benim kendimle tanışmam.
    Sayendedir ki, hala ben ayağı yere basan
    ve solmuş defneler peşinde koşmayan
    biri olduğumun bilincindeyim;
    ve sende, yalnızlığımı buldum
    ve de herkesten uzak,
    ve de gururlu olmayı.

    Yenilgi, yenilgim, benim parlak kılıcım
    ve de kalkanım.
    Gözlerinde okudum tahtı arayanın
    kendi kendisinin kuluna dönüştüğünü.
    Ve, bir kimsenin derinliklerindeki
    esasını anlayabilmemiz için
    onun gücünü söndürmemiz gerektiğini.
    Ve ancak böylesine olgunlaştıktan sonradır ki,
    bir meyvenin tadına varılabildiğini.

    Yenilgi, yenilgim,
    benim sözünü sakınmaz yol arkadaşım
    şarkımı, bağrışmalarımı, sessizliklerimi hep duyacaksın.
    Ve senden baska hiçkimse bana söz etmeyecek
    kanat çırpınmalarından ve deniz kabarmalarından
    ve de geceleri yanan dağlardan.
    Ve sen, tek başına
    ruhumun sarp ve kayalık
    yollarından tırmanacaksın.

    Yenilgi, yenilgim, benim ölmez cesaretim
    sen ve ben fırtınada birlikte güleceğiz;
    ve biz ikimiz, derin mezarlar kazacağız
    içimizde ölmekte olanlara;
    ve tutunacağız, tüm gücümüzle,
    güneşin karşısında;
    ve de tehlikeli olacağız.

    (bkz: halil cibran)