kayıt

günün şiiri

  1. 1
    www.youtube.com/...
  2. 2
    behçet necatigil' den gelsin, yılmaz erdoğan' dan dinlemenizi tavsiye ederim ayrıca, mükemmel okuyor.

    sevgileri yarınlara bıraktınız.
    çekingen, tutuk, saygılı.
    bütün yakınlarınız,
    sizi yanlış tanıdı.

    bitmeyen işler yüzünden
    (siz böyle olsun istemezdiniz.)
    bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi,
    kalbinizi dolduran duygular,
    kalbinizde kaldı.
    siz geniş zamanlar umuyordunuz.
    çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
    yılların telaşlarda bu kadar çabuk,
    geçeceği aklınıza gelmezdi.

    gizli bahçenizde
    açan çiçekler vardı,
    gecelerde ve yalnız.
    vermeye az buldunuz.
    yahut vakit olmadı.
  3. 3
    (bkz: ben bu yazıyı türk kahvesine yazdım)
    • doğru biliyorsun
  4. 4
    dünya yordu bizi,
    benim de söyleyemediklerim var,
    hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
    uzun bir yolu geliyoruz seninle,yolu geldikçe anlıyorum ki,biz bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.
  5. 5
    Hangi hissin parmağı dokundu ki, derine,
    Düştü bir gizli alev salkımı içerine?

    Hangi kabus bastı ki, seni uykularında,
    Birdenbire cehennem kaynadı sularında?

    Örtüldü baştan başa tenin beyaz bir terle,
    Duman duman yayılan incecik köpüklerle.

    Hangi dert kaldı, söyle, bağrına üşüşmeyen,
    Hangi ölüm şarkısı, bu dilinden düşmeyen?

    Hangi öfkeyle yüzün, böyle karıştı yer yer,
    Sana yan mı baktılar, bir şey mi söylediler?

    Bir şey dinleme artık, artık bir şey dinleme!
    Çağır, bütün günahkar ruhları cehenneme!

    Karşına, sahil, kaya, insan kim çıkarsa vur!
    Vur başına, alemde, kör, sağır, ne varsa vur!

    Sal her taraftan, dağdan, gökten, pencereden sal!
    Nihayet kala kala dünyada tek kişi kal!

    azgın deniz, necip fazıl kısakürek.
  6. 6
    (bkz: Bir karar verin)

    Günün şiiri başlığında bir günde iki şiir okumam. Prebsip meselesi.
  7. 7
    Ben hangi kelimeye açsam ağzımı
    Ben hangi kelimeyi nereye koysam
    Bir sonbahar konaklar sesimde.
    Ben hangi kelimeyle girsem akşama
    Ben hangi kelimeyle nereye gitsem
    Yokluğunun renginde depremler düşer boynuma.
    Ben hangi yaprağın ince hüznüyüm
    Sen hangi sersem haydut…
  8. 8
    Ben beyaz sen siyahsın, sen sarı ben esmerim
    Tenim ne fark ederki sen gibi bir insanım

    Ben burda doğdum * sen orada büyüdün
    İçindeki umudu belki burda büyüttün

    ...

    Sen deniz kıyısında kıvrılırken plajda
    Ben deniz hiç görmedim inanması zor ama

    Hastalık diz boyuysa ben yapmadım bilemem
    Suçum burda doğmaksa kabulum laf diyemem.

    (bkz: malatya karşıtı başlıklar)
    (bkz: sözlükteki Elazığ hayranlığı)
    (bkz: malatyalı olmak)
    (bkz: bölgesel aşağılanmaya maruz kalmak)
  9. 9
    Bir kere düşündü Hasan
    İki kere düşündü Hasan
    Sonra Develi'nin Künye köyünden kalktı
    Kayısı ağaçlarının çiçek açtığı bir günde
    Yolun üstüne dikildi

    Yolun üstünde Hasan
    Şehre doğru yürüyordu
    Saati sordu kendi kendine
    Cevap veremedi Hasan

    Meselâ beş olmalıydı saat
    Saat beş olunca
    Sabahın uyanma vaktiydi
    Sabahın uyanma vaktinde
    Yaşama elle tutulur gibiydi
    Eh dedi Hasan
    Demek elimi uzatsam
    Yaşamak
    Bizim sarı öküz gibi geliverecek

    Elini uzattı Hasan
    Yaşamak biraz öteye gitti
    Biraz daha biraz daha
    Derken
    Yaşamak şehre indi
    Durur muydu ya Hasan
    O da şehre girdi
    Yaşamak bir şehrin kapısını çaldı
    Kapı açıldı
    Hasan da kapıyı çaldı
    Kapı duvar kesildi
    Yaşamak yaşamak diye bağırdı Hasan
    Yirmisinde bir kadın pencereden baktı
    Yaşamak nerde dedi Hasan
    Kadın dudağını büktü

    Bir düşündü Hasan,
    İki düşündü Hasan,
    Sonra kalktı kahveye gitti
    Akşama kadar kâğıt oynadı
    Sabahın uyuma vakti geldi
    Ortalık karardı
    Ortalık kararınca
    Hasan o eve gitti
    Yaşamak dedi yavaşça
    Yaşamak
    Sesi açıkta kaldı Hasan'ın
    Üşüdü
    Hasan sesini aldı boşluktan
    Hohladı ısıttı
    Sonra koynuna koydu
    Usulca duvara tırmandı
    Damın kapısını açtı

    Üçüncü kat
    İkinci kat
    Birinci kat derken
    Yaşamanın olduğu yere vardı
    Elini uzattı Hasan
    Yaşamak biraz öteye gitti
    Biraz daha biraz daha derken
    Ayağı bir halıya takıldı
    Ondan sonrasını bilmiyor Hasan
    Vurdular eline kelepçeyi
    Candarmalarda insaf ne gezer
    Koydular Hasan'ı mapusaneye
    Hasan dışarı baktı
    Yaşamak duvarın dibindeydi
    Elini uzattı Hasan
    Yaşamak biraz öteye gitti
  10. 10
    www.youtube.com/...
  11. 11
    Hele îd oldu ol gül-gonce handân olduğun gördük
    Demâg-ı telh-kâmın şekkeristan olduğun gördük
    O sîm endâmı aldık halka-î ağûuşa bir kerre
    O elmâsın hele zîb-i nigin-dân olduğun gördük
    Meh ü mihrin senin olsun felek biz îd-gehlerde
    Hilâl ebrûların hurşîd-i tâbân olduğun gördük
    O kâfir-beççe bir peymâne sahbâ sundu kim alıp
    Derûn-i lâleden âteş fürûzân olduğun gördük
    Niyâz ü nâz ü nûş ü bahş ü ibrâm-ı kenâr ü bûs...
    Bugün meclisde zevkin böyle tûfân olduğun gördük
    Yalan olmaz o şûhun görmedik mey içtiğin ammâ
    Bir iki kerrecik hem-bezm-i mestân olduğun gördük
    Gülistân görmedik gül kokmadık ammâ ruhün meyden
    Gül-ender-gül gülistân-der-gülistân olduğun gördük
    Bi-hamdillâh yine kilk-i Nedîmâ-yı sühân-sâzın
    Gazel-perdâz-ı bezm-i sadr-ı zî-şân olduğun gördük

    ****************************************************

    Bayram oldu gonca gülün açıldığını gördük
    Keyifsiz meyus olanların sevindiğini gördük
    O gümüş teni kucağımızın halkasına aldık bir kez
    O elmasın bu halkada yüzüğün taşına bezek olduğunu gördük
    Mihriban sevimli olman sana kalsın felek biz bayram zamanlarında
    Kaşları hilal (ay para) olanların parlayan şafak saçan güneş olduğunu gördük
    O kafir çocuk bir kadeh dirilik suyu, şarap sundu, alarak
    Kalbindeki ateşten bir ışık parladığını gördük
    Onun devresinde yalvararak, ısrar ettik tatlı bir öpüş için
    Bugün mecliste zevkin böyle tûfân olduğun gördük Yalan olmaz o şûhun görmedik şarap içtiğin amma
    Bir kaç kez sarhoşlarla aynı mecliste olduğunu gördük
    Güllük gülistanlık görmedik, gül koklamadık, amma ruhun şaraptan
    Ve onun gül içinde gül, gülistanlık içinde gülistan olduğunu gördük
    Şükürler olsun kamış kalemli Nedimi söze hazır söze uygun
    Gazel yazanlar meclisinin başında muhterem, saygıdeğer olduğunu gördük
  12. 12

    .......
    seni bir yabancı gibi karşıma alıp
    bunun dayanıklı bir şey olmadığını
    sürekli kılınmadığını, çünkü aşkın
    yapılan bir şey olmadığını,
    başlangıçta bir melek konduğunu
    sonunda bir kelebek öldüğünü,
    yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
    bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
    olduğunu,
    bütün bunları sana
    nasıl anlatacağım?

    (bkz: birhan keskin)
  13. 13
    Biliyorum sana giden yollar kapalı 
    Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni 

    Ne kadar yakından ve arada uçurum; 
    İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi 

    Uyandım uyandım, hep seni düşündüm 
    Yalnız seni, yalnız senin gözlerini 

    Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım 
    Ben artık adam olmam bu derde düşeli 

    Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya 
    Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki 

    Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi 
    Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği 

    Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; 
    Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki 

    Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor 
    Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini 

    Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; 
    Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri 

    Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım 
    Bu böyle pek de kolay değil gerçi... 

    Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; 
    Bunun verdiği mutluluk da az değil ki 

    Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, 
    Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki 

    İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, 
    Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi: 

    Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu 
    Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.

    Bir cemal süreya şiiri.
  14. 14

    O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey
    İncecik melankolisiymiş yalnızlığının
    İntihar karası bir faytona binmiş geçerken ablam
    Caddelerinden ölümler aşkı pera'nın

    Esrikmiş herhal bahçe bahçe çiçekleri olan ablam
    Çiçeksiz bir çiçekçi dükkanının önünde durmuş
    Tüllere sarılı mor bir Karadağ tabancasıyla
    Zakkum fotoğrafları varmış cezayir menekşeleri camekanda

    Ben ki son üç gecedir intihar etmedim hiç bilemem
    İntihar karası bir faytonun ağışı göğe atlarıyla birlikte
    Cezayir menekşelerini seçip satan alışından olabilir mi ablamın

    Bir ece ayhan şiiri.
  15. 15
    En azından üç dil bileceksin
    En azından üç dilde
    Ana avrat dümdüz gideceksin
    En azından üç dil
    Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
    Ne şu ne busun
    Oğlum Mernuş
    Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun ...

    Bedri Rahmi Eyüboğlu
  16. 16
    AŞK BENİ GEÇER

    Çünkü bacakları uzun, mesafe tanımıyor
    Çünkü rüzgârın atında, büyük deneyiminde
    Elbette aşk beni geçer haritayı kendi çizmiş
    Dağları iyi biliyor, nehirleri de

    Bir ateşin koynunda uyuyorken bile geçer
    Serin su başlarında dinleniyorken bile
    Ve ben onun peşinden kurşun olsam yetişemem
    Okyanusa vardığında göle gelmiş olur muyum
    O çınar olduğunda yaprak olur muyum ben?

    Bir dille yetinirim, bütün dilleri öğrenmiş
    Dumana tanım ararım, yangınlardan geçmiş o
    Ben merdiven arıyorken çoktan çıkmıştır göğe
    Bir kadının saçlarına takılıp kalmış iken
    Ruhunu ele geçirmiş binlerce sevgilinin
    Bende bir esimlik yel, onda her zaman deprem
    Elbet aşk beni geçer
    Tren rayların üstünden

    Aşk şiiri yazdığımı sanırım, ne hafiflik
    Destanı bitirmiş olur ben çıkarken ilk dizeden
    Uçup gitmiştir evet dünyayı kanat eyleyip
    Ben iki teleği yanyana getirmişken

    Aşk beni bir daha geçer
    Tren rayların üstünden

    Abdülkadir BUDAK
  17. 17
    Beşikler vermişim Nuh'a
    Salıncaklar, hamaklar,
    Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
    Anadoluyum ben,
    Tanıyor musun ?

    Utanırım,
    Utanırım fıkaralıktan,
    Ele, güne karşı çıplak...
    Üşür fidelerim,
    Harmanım kesat.
    Kardeşliğin, çalışmanın,
    Beraberliğin,
    Atom güllerinin katmer açtığı,
    Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
    Kalmışım bir başıma,
    Bir başıma ve uzak.
    Biliyor musun ?

    Binlerce yıl sağılmışım,
    Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
    Nazlı, seher-sabah uykularımı
    Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
    Haraç salmışlar üstüme.
    Ne İskender takmışım,
    Ne şah ne sultan
    Göçüp gitmişler, gölgesiz!
    Selam etmişim dostuma
    Ve dayatmışım...
    Görüyor musun ?

    Nasıl severim bir bilsen.
    Köroğlu'yu,
    Karayılanı,
    Meçhul Askeri...
    Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
    Sonra kalem yazmaz,
    Bir nice sevda...
    Bir bilsen,
    Onlar beni nasıl severdi.
    Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
    Minareden, barikattan,
    Selvi dalından,
    Ölüme nasıl gülerdi.
    Bilmeni mutlak isterim,
    Duyuyor musun ?

    Öyle yıkma kendini,
    Öyle mahzun, öyle garip...
    Nerede olursan ol,
    İçerde, dışarda, derste, sırada,
    Yürü üstüne - üstüne,
    Tükür yüzüne celladın,
    Fırsatçının, fesatçının, hayının...
    Dayan kitap ile
    Dayan iş ile.
    Tırnak ile, diş ile,
    Umut ile, sevda ile, düş ile
    Dayan rüsva etme beni.

    Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
    Namuslu, genç ellerinle.
    Kızlarım,
    Oğullarım var gelecekte,
    Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
    Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
    Gözlerinden,
    Gözlerinden öperim,
    Bir umudum sende,
    Anlıyor musun ?

    ahmed arif
  18. 18
    hatırlama

    sen akşamlar kadar büyülü, sıcak,
    rüyalarım kadar sade, güzeldin,
    başbaşa uzandık günlerce ıslak
    çimenlerine yaz bahçelerinin.
    ömrün gecesinde sükun, aydınlık
    boşanan bir seldi avuçlarından,
    bir masal meyvası gibi paylaştık
    mehtabı kırılmış dal uçlarından.

    ahmet hamdi tanpınar
  19. 19
    BESBELLİ

    Besbelli ölümüm sabahleyindir
    İlk ışık korkuyla girerken camdan,
    Uzan, başucumda perdeyi indir,
    Mum olduğu gibi kalsın akşamdan.

    Sonra koş terlikle haber vermeye,
    "Kiracım bu sabah can verdi" diye,
    Üç beş kişi duysun ve belediye,
    Beni kaldırmaya gelsin, odamdan.

    Evden çıkar çıkmaz omuzda tabut.
    Sen de eller gibi adımı unut.
    Kapımı birkaç gün için açık tut,
    Eşyam bakakalsın diye arkamdan.

    Ahmet Kutsi TECER
  20. 20
    ACI

    Usandım taş basması günler yaşamaktan
    yalnızlığımı büyütüyorum korkunç
    yani bağırmak sana sulardan.

    Her gün yeniden ölmek
    elinden karanlık adamların
    yalanla, ekmekle, silahla.

    Üstümüze bakarken çağlar
    her çocuk başı okşadığımız
    suçlu bizmişiz gibi
    büyüyor avcumuzda.

    Gözlerinde bile
    deniz dibi gözlerinde ölüler
    askerler ve gemiciler halinde.

    İhtiyar yüreği toprağın
    buğdayı, elma'sı
    korkuda.
    Suskunluğum, utancım büyük
    sıkıntım kara.
    Gel dağıt mavini
    kör kuyular uykuma.

    Ahmet OKTAY
  21. 21
    aşk iki kişiliktir - ataol behramoğlu
  22. 22
    anısı biz olalım bu sokakların
    anısı biz olalım bu sokakların
    öpüşmediğimiz tek saçak altı
    hiçbir otobüs durağı kalmasın
    biz yürüyelim kent güzelleşsin
    gürültüsüz sözcükler bulalım
    yeni sevinçlere benzeyen

    biz gelince bir yağmur başlar
    yüzün çizilir buğulanan camlara
    bir uzun karartma biter
    akasyalar köpürür birdenbire
    ve her avluda adınla anılan
    çiçekler sulanır akşamüstleri

    bir arkadaş evine uğrarız yolüstü
    bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi
    başını sessizce omzuma koyarsın
    gülüreyhan olur soluğun
    biz kalırız kuşlar dönüp gelir
    her balkonda bir menekşe sesi

    belki yeniden güzelleştiririz
    adları değiştirilen parkları
    perdeleri hiç açılmayan evlerde
    ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur
    tanıdık sevinçlerle dolar yeniden
    kendi sesini kemiren alanlar

    anısı biz olalım bu sokakların
    ve hiç durmadan yağmur yağsın
    biz gürültüsüz sözcükler bulalım
    sarmaşıklar fısıldaşsın yine
    gidersek birlikte gideriz
    yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen

    ahmet telli
  23. 23
    BABA BANA BAĞIRMA

    yol ıslanmasın diye
    şemsiye açanlara...

    baba bana bağırma
    bülbülleri kaçırdın ormanlarımdan
    kulaklarımın kapılarını havalara uçurdun
    kapılar baba kapılar pencereleri alıp gittiler
    tenorlar kaçtı ses tellerinden
    çevreye saçıldı yavru diktatörler
    seni ne sopranolar istedi de vermedik baba
    baba bana bağırma
    bayrak direklerine konan kartalları anlat
    uzun uzadıya
    nasıl da göremediler avcıları
    o keskin gözleriyle vah hah ha
    şans yıldızlara özgü bir yalan baba
    yıldızlara tükürüp tükürüp onları gezegen yaptınız
    savaşan halklar taktınız dünyanın boynuna

    yalanları yazdım defterime hiç unutmadım
    radyasyonu radyo istasyonu sanan Bakanları
    çiğleri, Meclis tavanını çiğ köftelerle çiğneyen
    doğum sonrası acılarını cüce ülkeler doğuran kadınların

    hiç unutmadım
    sakallarını yüzlerinde
    yüzlerini sakallarında unutan adamları
    ve ısırgan tarlalarındaki parçalarını
    Uğur Mumcu'yu biz yapan bombanın

    hiç unutmadım
    uzak yakın tüm tuzakları baba
    yolun ezdiği oyuncak bir kamyonsun sen
    bir gam ağacısın
    kar yüküne dayanamayıp kırılan
    ilkbaharı gerzeklere ödünç verdin
    geri getirmediler
    güneşin başına gelenleri
    biz ilkbaharsız nasıl anlarız baba

    baba bana bağırma
    bir kulağımdan giriyor sözlerin
    öbür kulağımı tıkıyor
    Buenos Aires'te olsaydım diyorum içimden
    Eva'nın peronunda
    karanlıktan kuşlar çalan bir tren
    bir bıçak kaçağı
    tangonun bacaklarını havaya kaldırdığı kentte
    ama iyi ki buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
    burada
    bilginin bilgisizlikten daha çok acı verdiği yerde
    burada, tam karşında
    hapisanelerde hintyağı gibi bir şeydi zaman
    hastanelerde pıhtılaşmış kan gemisi gibi
    yol alırdı saatler
    karılarının namuslarını dillerinde saklayan
    adamlar vardı bir taraflarda
    televizyon kanallarında yitirilen çocuklar
    gökyüzüne düşmemek için denize yapışan balıklar
    ve depolara indirilen Lenin heykelleri vardı
    Sovyet Rusya'da
    kafandaki duvarları
    niye cebine koymuyorsun sen baba

    baba bana bağırma
    farkında değilsin
    arkasını ezilenlerin yaladığı
    bir posta puludur dünya
    bir karadelik yutana kadar uzayda bizi
    asansör boşluğuna itilen bir kedisin sen
    söylemenin tam sırası
    ülkeyi bu duruma senin oy verdiğin
    partiler getirdi baba
    ama ben buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
    bir yaşamlık kaygı duruşundayım
    yakın tarihimiz için

    baba bana bağırma
    bacağından vurulursa bir şiir
    nereye kadar gidebilir
    bana bağırma baba
    kendine bağır
    yoksa her şey bitebilir

    Akgün AKOVA
  24. 24
    AŞK Kİ

    gelip kokuma yerleşen mevsim
    sığınaklarda dilsiz ağrılar ülkesiz şarkılar
    susmanın ve anlamanın deltası bir kadının gözleri
    en çok beni ağlatan en çok beni yanıltan
    korsanlığıma teğet geçen aşkım kır beni

    imbatlı bir delikanlı nasıl soyunur zamana
    hoyrat bulvarlar dokuyan yalnızlıktır kuşanmışlığım
    abaküsün egemen olduğu bir çağ tufanı
    yüzlerinde yüzümüz var yüzsüzlüğümüz yüzsüzlüklerinde
    bir yanımız dost olan aynalar düşman ötekimize

    en anlamlı ne sorulabilir kupürlerin aldattığı bir yaşama
    yırtık ceplerinde hüznü telvesine gömülmüş masumluklar
    kaç kez sormuşsam aynı yanıtı almışlığım bir soruya
    uçurumcasına büyüyen korkulara çağrılı bir aşk ki
    geleceksin saksısına küsen çiçeksen

    Altay Ömer ERDOĞAN
  25. 25
    ADIM SONBAHAR

    nasıl iş bu
    her yanına çiçek yağmış
    erik ağacının
    ışık içinde yüzüyor
    neresinden baksan
    gözlerin kamaşır

    oysa ben akşam olmuşum
    yapraklarım dökülüyor
    usul usul
    adım sonbahar

    Attila İLHAN