yabancı
- 1tanıdık olmayan, el.
(bkz: iki yabancı) - 2albert camus'nün en bilindik kitabı.
--! spoiler !--
meursault adlı eleman, bi insanın kendisine, ailesine, ahlak kurallarına ne denli uzak kalabildiğinin en büyük kanıtı ve insanın toplumdan soyutlanması ve mekanikleşmesinin adeta bi simgesidir.
camus bu kitabı ile egsiztansiyalizm akımını insanlara en kolay yoldan anlatmayı başarmıştır.
--! spoiler !-- - 3haluk levent'in 2004 yılında çıkardığı onuncu albümü aç pencereni'de yer alan parça.
- 4toplumun kabul ettiği davranışların dışında bir tutum sergileyen meursault'un işlediği suçtan ziyade, topluma ayrıksı tutumundan dolayı yargılanışını anlatan alber camus'un bir kitabı.
- 6romanın ikinci bölümünde çoğulluk ihtimalini tekleştirme çabası var, toplumun avukatı ya da yargıcının oyuna delik açan mızıkçıyı o delikten geri tıkma çabası. her şeye rağmen kararlılığını bozmayan meursault'nun kendisine yenilmeme çabası.
avukat, her şeye bir nedensellik yüklemeliyiz diyor. gerçeklerimiz sağlam olursa kurtuluşumuz daha garanti. ama neden kurtuluş? ortada bütün sorumluluğu alınan bir eylem var. sonuçlarına razı olunan. üstelik hiçbir nedenselliği yok. olması gerektiği için oldu hepsi bu. yargıç bütün sıkıntılarının çözümü pişmanlığını itiraf etmektir, temizlersin içini ve kurtulursun diyor. fakat pişman olunacaksa neden yapılır bir eylem? yok pişmanlık, belki biraz sıkıntı. ikisine de verilen kararlar ters tepiyor, ikisinin de çabası açılan deliği yamamak. bilinmesin istiyorlar oyunun içinde mutlu tabloların yavanlığı, bilinmesin nedensellik akışında genel yargıların toplumun çıkarına olduğu ve bireyi asla önemsemediği. meursault kalıplaşmış bir sembol değil ki. sadece düşündüğü gibi yaşayan bir insan. çeviremiyorlar kendilerinden tarafa, çünkü kararlı. tanrınızı kabul etmiyor, maddeleştirdiğiniz ve içini boşalttığınız. umutsuz değil, ama umudu sizin çizdiğiniz yoldan görmüyor. hisleri var onun da, dediğiniz gibi ruhsuz değil. siz sadece göremediğiniz, elle tutamadığınız veya şekillendiremediğiniz için diyorsunuz bunu. o da farkında bunun. belki de farkındalık kelimesinin içini doldurabildiği için bu kadar yalnız, ve aykırı. - 7enfes bir sıla şarkısı.
www.youtube.com/... - 8enfes bir albert camus şeysi.
www.youtube.com/... * - 9güzel, etkileyici ve nasıl bir eserle karşılaşacağınıza dair sağlam ipuçları veren albert camus eseri.
"bugün annem ölmüş, belki de dün, bilmiyorum..." * - 10---spoiler---
Uzun zamandan beri ilk kez Marie'yi düşündüm. Günlerden beri bana mektup yazmaz olmuştu. O akşam düşündüm ve kendi kendime: "Belki de bir idam mahkumunun metresi olmaktan bıkmıştır artık" dedim. Sonra belki hastalanmış veya ölmüş olacağı da aklıma gelmişti. Olağan şeylerdi bunlar. Ama, şimdi birbirlerinden ayrı olan vücutlarımız dışında, bizi hiçbir şey birbirimize bağlamadığına ve birimizi ötekine hatırlatmadığına göre, nasıl bilebilirdim bunu? Zaten o andan itibaren Marie'nin anısının beni ilgilendirmemesi gerekirdi. Ölmüşse, artık bana neydi bundan? Ben öldükten sonra herkesin beni unutmasını nasıl doğal buluyor idiysem, bunu da öylece doğal buluyordum. Onların benimle ilgileri kalmamıştı artık. Böyle bir şeyi düşünmenin acı olduğunu bile söyleyemezdim. Sonuç olarak insanın sonunda alışamayacağı düşünce yoktur.
---spoiler--- - 11
-- spoiler --
Durumlar böyle, yabancı,
Sendeki dertse, al benden de aynı.
Dar kafes hayat cancağızım,
Söz, kor ateş yanarsın,
-- spoiler --
*
Düşündüren sıla gençoğlu şarkısı... - 12dilime dolanan sıla şarkısı.
www.youtube.com/...
Dar kafes hayat cancağızım
Söz kor ateş yanarsın
Zaman merhem ama hercai
Nafile yol iz yalan dolan
Ve maalesef gönül talan
Acıyla hemhâl hadi sağ salim
Yine de yeni güne
Uyanmaya sebebim çok
Gülümsemeye ilelebet
Sıkı sıkı hayata sarılmaya
Direterek
Göre göre hata da yaptım
Pişmanlığım çok
Bile bile aldattım da
Aldandığım çok
Durumlar böyle yabancı
Sendeki dertse
Al benden de aynı
Dar kafes hayat cancağızım
Söz kor ateş yanarsın
Zaman merhem ama beyhude - 13şu an dinlediğim şarkı.
birden belirince insan hayret ediyor.
ayrıca albert camus kitabıdır. severek okumuştum, 2 farklı kişiden hediye gelmişti ikisini de okumuştum. - 14Bir Camilla Lackberg romanı
- 15(bkz: kim bu gözlerindeki yabancı)
- 16“Bugün annem öldü. Belki de dün bilmiyorum.”
(bkz: Albert Camus) - 17Bir albert camus romanı.
"Sonra her şey o kadar çabuk, kesin ve doğal biçimde olup bitti ki, şimdi hiçbir şey hatırlamıyorum." - 18Albert camus'ün ünlü eseri.
''Kuşkusuz anacığımı çok severdim, ama bu bir şey demek değildi. Bütün normal insanlar aşağı yukarı, sevdikleri kimselerin ölümünü az çok istemişlerdir.''
Bazen insan kendisine itiraf edemediği şeye bir kitapta rastlayınca tüyleri diken diken olur. - 19bir albert camus kitabı.
yukarıda çok güzel yorumlar okudum. ama kitabı okurken düşündüklerim bunlar değildi. karakterin soğukkanlılığı bana çok garip gelmişti. daha ilk cümleden şaşırdığımı hatırlıyorum. karakter gerçekten kendini her şeyden soyutlamış ve hiçbir değeri önemsemiyor gibiydi. böyle olmanın mümkün olmayacağını düşünmüştüm. bir de biri bunları nasıl yazabilir demiştim.
uzun zaman önce okuduğum için çok şey anlayamamıştım (yaşıma verirsiniz). şimdi bir kez daha okusam kitabı daha iyi anlayacağımı düşünüyorum. - yazgı filmine de bakabilirsin.
- 20yıllar sonra tekrar okuyup ilk okumama göre çok daha fazla etkilendiğim albert camus romanı.
varoluşçuluğun temel taşlarından birisidir bu kitap. toplum tarafından yüklenen büyük anlamlardan küçük anlamlara kadar her şeyin bir nedene bağlanmasına tepkidir. temel değerleri yok sayan, umursamayan meursault karakteri kendisinden emindi. herhangi bir inancı olmamasına rağmen belirli bir ahlakı ve duyguları da vardı. fakat kendisi gibi düşünmeyen bir toplum tarafından ötekileştirildi, yargılandı ve bir yabancı olarak cezalandırıldı. avukat, savcı, papaz hepsi gerçekliğin üstünü kendi hikayeleriyle örtmeye çalışırken meursault ise papazla hücresindeki konuşmasında hep hissettiği varoluşsal anlamını (aslında anlamsızlığını) dışa vurarak ahlakından ve gerçekliğinden vazgeçmedi. toplumun oluşturduğu değerlerin anlamsızlığını kavrayan her insanın kendi içinde biraz veya fazlaca meursault bulduğu muhteşem bir başyapıt.
''...o zaman, neden bilmem, içimde bir şeyler delinir, yırtılır gibi oldu. avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım, ona küfür ettim, dua falan etmemesini söyledim. cüppesinin yakasını sımsıkı kavramıştım. yüreğimin içinde ne varsa hepsini sevinç ve öfke patlamalarıyla karışık bir halde onun yüzüne haykırıyordum. kendinden ne kadar da emin görünüyordu, değil mi? halbuki onun bu güvenli edalarının bir kadın saçı kadar bile değeri yoktu. yaşadığına bile emin değildi, bir ölü gibi yaşıyordu çünkü. bense ellerim boş gibi duruyordum ama kendimden de, her şeyden de emindim, ondan daha emindim, hayatımdan da, gelmek üzere olan ölümden de emindim. evet, bundan başka şeyim yoktu. ama hiç değilse, bu gerçek beni nasıl kavramışsa ben de onu öylece kavramış bulunuyordum...''