kayıt

ankara

  1. 26
    son dönemlerde kentleşme politikaları adıyla kentin varoşlarını beton yığınlarına çeviren binalar dikilmekte olan şehirdir. Ayrıca başkent olduğu için uzaktan güvenli bir şehir olarak görülür ama içine girdiğinizde bu sanrınızın boş çıktığını üzüntüyle temaşa edersiniz.
    (bkz: ulus)
    (bkz: çinçin)
  2. 27
    saçma sapan bir şehirdir . Ne İstanbul gibi eğlenceli ne Yozgat gibi sessizdir .

    niye sevdiğimizi biz de bilmiyoruz .
  3. 28
    ramazan dolayısı ile meşhur pavyonları görece boş olan şehir.

    talatpaşa eski kavgalarına hasret...
  4. 29
    memlekettir. dışarıdaki insanların "gri şehir" dediği yer sana sepya gelir. bakanlıklar'daki ciddiyet, sakarya'daki üniversite gençliği, mamak'taki mahalle insanları, çankaya'daki üst tabaka... hepsi içindeki insana güzel gelir. dışarıdan insan gelmesin ankara bebelere kalsın.
  5. 30
    genellikle nefret ettiğim ama bazen de çok sevdiğim şehir. bu şehrin en sevdiğim yanıysa tek yüzlü olması. hangi mevsim, hangi ay olursa olsun bu şehirde yapacak şeyler değişmiyor. bir kış günü pamuk sabahlığınız ve yün patiklerinizle gri bulutların agresifliğine kapılmış kitap okuyabilir ya da tek başınıza kalabalık bir caddeye bakan küçük bir kafede kuşburnu yudumlayabilirsiniz.


    yazları mı? çok şaşıracaksınız ama yine aynı şeyleri yapabilirsiniz. ben bunun yerine evimde akşam olmasını bekliyorum. bütün perdeleri çekiyorum, camları kapatıyorum. biraz nemli alnım ve sırtıma aldırmadan basıyorum ikinci el kadife abajurumun anahtarına. eski müzik çalarıma erik satie'nin cd'sini takıyorum. evet hala evde kaset veya radyo dinleyenlerdenim. çubuk tarçınlı ıhlamur pişiriyorum, içine bir dilim limon. hayattaki bok çukurlarının tam tespitlerini içeren karamsar kitaplarımdan birinin kelimelerini yalıyorum uykusuzluktan ölene kadar.


    insanlardan uzakta olmak rahatlatıyor. bir erkeğin göğüslerinizde açtığı çürük mor mahremiyet yaralarını ruhunuzdan aldırmanız için başka yol yok bu şehirde. başka nefesler, kuaför makasları, ünlü marka poşetleri ve klimaların soğuttuğu parlak granitli ortamlardaki ayakkabı izlerinizde geçirmiyor vicdan muhsabenizi. kendinizden kaçmamanızın tek yolu kendinize hapis olduğunuzu farketmenizden geçiyor. benim tek yaptığım şey bu şehirde kendimi aramak.


    bir istanbul ya da izmir de olsam eminim bunun yerine göğüs boşluğumdaki adrenalin ve seratonin hormonunun atışıyla ve göz makyajımın o gün ki güzelliğiyle ilgilenirdim. oysa ben bu şehirde böyle olamıyorum. aynı barış bıçakçı'nın da dediği gibi: lise yıllarında dostoyevski okumuş bir çocuk daha nasıl iflah olsun? bu insanın mutlu olma ihtimali afrikadaki aç ve sıtma çocuklardan daha az. onlar için her gün biraz daha seviniyorum aslında. çünkü orada olan vahşi bir açlık ama burada olan tokluk her türlü açlıktan daha mide bulandırıcı. bu sebepten ömür boyu oruç bile tutabilirim. insanın gözünden ziyade midesinin aç olması dünyanın en namuslu halidir bence.



    biliyorum söyleyeceklerim aslında ankara ile ilgiliydi evet. ankara böyle işte. sürekli bir sorgu, yalnızlık ve çarpan omuzlardan başka bir bokun olmadığı kendini yüksek sanan akılsız devlet binaları topluluğu ve takım elbiseli, kumaş etekli solarite sevenlerin yatarak para kazanma sığınağı bir şehir. o kadar. eğer eski bir abajurunuz ve mahalle arasında ki bir apartmanda minibüs motorlarının patlak sesleri ve kamyonların kornolarıyla titreyen duvarlarınız olsun istiyorsanız, bir paket sigara ve bir iki kitap alıp gelebilirsiniz yanınıza. ve tabii kaçak çayınız varsa ne ala.
  6. 31
    ankara diğer şehirler gibi değildir kendini sevdirmek için uğraşmaz. sevme nedeni olarak görebileceğiniz denize çıkan sevimli sokakları yoktur mesela.. kendisine anlam yüklemenize izin verir yani.. bu yüzden seviyorum bu şehri kimseye eyvallah demez benim gözümde..
  7. 32
    türkiye'nin ve hayal kırıklıklarımın başkenti.koskoca türkiyede başka yerde üniversite yokmuş gibi tercih ettiğim karasal iklimin hakim olduğu şehir.ne zaman güneş açar ne zaman yağmur yağar belli olmaz.her an herşeye hazırlıklı olmak gerekir.yapılacak çok da fazla şey yoktur.memur ve öğrencilerin çokça bulunduğu,ev sahiplerinin genellikle öğrencilerden ne koparabilirsem kardır diye düşündüğü,salonunda bi tane dandik doğal gaz sobası olan yerin dibinde bir gıdım dahi güneş almayan,köpeğin bile yaşayamacağı evlere yüksek fiyatların çekildiği,güne erken başlayan,soğuğu soğuk olmayan,sıcağı sıcak olmayan,her ne kadar mutlu olsa da bir insanı sebepsiz yere depresyona sokabilecek bir memleket.
  8. 33
    uzun uzun yazmak gerekmez bu şehir için .

    yaşarım içinde nedenini bilmeden .
  9. 34
    dünya'nın en büyük hırsızının belediye başkanlığını yaptığı şehir. başkent...

    bir belediye düşünün ki, 10 yılda 15 kilometrelik metro hattını bitiremesin. millet götüyle güler afedersiniz.

    yılda bir buçuk kilometrelik hat yapılamaz mı yahu.

    zaten bitiremeyince, belediyelerin görevi metro yapmak değildir diyecek kadar pişkinleşebilen birisi yönetiyor bu şehri.
    sonra ulaştırma bakanlığına devrettiler de projeyi bitebilecek sonunda..

    öte yandan kendi kurumlarına milyarlar türk lirası borcu olan kaç belediye vardır, seçim öncesinde eksi bir durum olmasın diye meclisten ani bir yasa değişikliği yaparak borcunu bizim cebimizden ödediler.

    odtü arazinin ranta açılması için elinden geleni yapan bir insan, ankaranın başka bir yerine orman yapmayı aklından geçirmiyor.

    işte böyle birisinin yönettiği bir başkentten söz ediyoruz. ankara..
    ankara 3 yıl önce ne ise, bugün de o. 3 yıl sonra da böyle kalacak. avrupa'nın en basık başkenti.


    ama bütün bunlara rağmen ankara'ya özlem duymadan yapamıyorum. çok yapay bir şehirdir, tarihi - kültürü yoktur, ama kültürlü bir halkı vardır, gerçi ayılar akın ediyor. herkesin kendine göre bir yer bulabileceği en az bir mekan vardır. eğlence hayatı da hareketlidir.

    kışın kar yağışı insanı dinlendirir, kartopu'nun keyfini çıkartabilirsiniz. dışarıda yağmur yağarken bir dostla paylaşılan bir demlik çayın tadını ankara dışında zor bulursunuz.

    ankara... insanın hem kurtulmak hem de geri dönmeyi arzuladığı yegane şehir.
  10. 35
    ilk defa giden insanlara soğuk ve resmi gelen memur şehri.

    soğuk derken hem havayı hem de insan soğukluğunu kastettim.
  11. 36
    sevmeyenlerin çokça neden bulup kötüleyebileceği, sevenlerinse bir neden bulamayıp çokça sevdiği şehirdir.

    nam-ı diğer gri şehirdir, melankoliktir.kızılay mesela sokakları gösterişsizdir, samimidir, hep güzel bir anı saklar üzerinde yürüdüğünüz gri kaldırım taşlarında.ya da güzel bir tanıdık çıkarır karşınıza, küçüktür ankara.

    denizi falan yoktur belki ama ruhu vardır bu şehrin.sevenler taşını toprağını değil de ruhunu sever, o melankoliyi solumayı, o samimi sokakları.
  12. 37
    an itibarı ile gökkubbenin delindiği şehir.

    (bkz: bereket)
  13. 38
    sadedir ankara.evet, tek kelimeyle sade.onda istanbuldaki gösterişi veya izmirdeki hareketliliği bulamazsınız.gösterişsiz, kendi halinde, bozkırların ortasında sessiz bir şehir imajı çizer.daha çok memur ve öğrencilere ev sahipliği yapar.dört mevsim de gridir.sanki bu renkle bir anlaşması varmış gibi.ancak yakışır gri ankaraya.her ne kadar denizi olmasa da, bu sebepten kalbi kırık da olsa, grisidir ankarayı ankara yapan.bu gri içinde kimi insanlar boğulur, sıkılır.kimileri ise ilginç bir şekilde hayat bulur.işte bu şehir insanları böyle acaip duygulara sevk eder.ya seversin, ya sevmezsin.kayıtsız kalamazsın.alışınca da onsuz yapamazsın.
  14. 39
    ankara'nın bitki örtüsü travesti kartvizitidir
  15. 40
    ayak sürüye sürüye gidilen, sürüye sürüye dönülen yer.

    cidden insan hayret ediyor.
  16. 41
    herkesin ve her şeyin aynı yerden aynı yere gidip aynı yerden döndüğü karmaşıklığın ve doğal formun çok az olduğu sıkıcı şehir.
  17. 42
    başında bir i. melih gökçek'i bulunduran güzel şehirdir...
  18. 43
    sağanak yağmur olduğu günlerde gizli barajları ortaya çıkan başkent. kıl olunan insana la bebe denir bu güzel şehirde, la bebe diye de güzel bir barı vardır. *
  19. 44
    tırtlığını bir kez daha göstermiş memleket.

    zaten sıcak. yağmur da yağdı. gelsin nemli, bunaltıcı hava.
  20. 45
    birçok kişinin aksine sevdiğim şehir. deniz takıntım yok, griliği umrumda değil. güzel güzel yaşıyorum. ayrıca sevilecek çok yanı vardır.
  21. 46
    dünyanın en saçma şehirleri sıralamasına baştan girecek olan, türkiye'nin başkenti.

    içinde bulunsam gidesim gelir. alakasız mal gibi duyguların şehridir.
  22. 47
    başkent olmayı hak etmeyen şehirdir.
  23. 48
    bu aralar gözyaşı döken şehrim. biliyorum benim için her şey..
  24. 49
    kendisine bugün bana karşı çok soğuksun dediğim şehirdir.

    olm sen hayırdır ya? her sene eylülde çat diye yazdan vazgeçiyorsun.. romatizmam tuttu resmen.
  25. 50
    dolmuş ücretinin 2.25 lira olduğu il. aslında 2.40 yaparak hepten batırmışlar ama artık bozuk para üstü vermekten iflahı sikilen bir dolmuş şoförü mü yoksa cüzdanında biriktikçe biriken 10 kuruşluklardan sıkılan bir masum müşteri mi artık kim bilmiyorum tepki göstermiş olacak ki sonradan 2.25'e çekmişler.

    cüzdanımın içi 25 kuruştan geçilmiyor. ankaralı dolmuş şoförlerinin de tatlı bir huyu var, dolmuş basamağına adım attığın anda gaza yükleniyorlar. eğer ki "dur şu cüzdandaki 25 kuruşlukları şoföre dayayayım da cebim hafiflesin" felan diye düşünecek olursan, daha bu düşünceni eyleme dönüştürmeye kalmadan yere kapaklanmış bulursun kendini.