kayıt

esir maddesi

  1. 1
    *
    . Bilim adamları, On dokuzuncu yüzyılın başlarına doğru, evrenin tam bir tanımına yaklaştıklarına inanıyorlardı. Uzayın, “esir” (ether) adlı, sürekli bir ortam ile dolu olduğunu düşünüyorlardı. Işık ışınları ve radyo sinyalleri, tıpkı sesin havadaki basınç dalgalan gibi, bu esirde ki dalgalardı. Tam bir kuram için gerekli tek şey, esirin esnek özelliklerinin dikkatli biçimde ölçülmesiydi. Harvard Üniversitesi ndeki Jefferson Laboratuarı bu tür ölçümler gerçekleştirileceği umularak hassas, manyetik ölçümleri etkilememesi için, bütünüyle demir çivi kullanılmaksızın inşa edilmişti. Ne var ki; planlayıcılar ve Harvard Üniversitesinin büyük kısmının yapımında kullanılan kızıl kahverengi tuğlaların, büyük miktarda demir içerdiğini hesaba katmamıştı. Bu bina halen kullanımda, ancak Harvard, demir çiviler olmadan bir laboratuvar döşemesinin ne kadar yük taşıyabileceğinden gene de emin değil.

    Kökeni;

    Esir teriminin kökeni, antik çağ inisiyasyonlarında kullanıldığı biçimiyle, aither veya aiether olarak da yazılan aether’dir. Eski Yunanca’da aether, kökeni olan “aitho” sözcüğünden de anlaşılabileceği gibi, “ateşli, parlak ve havadan daha süptil olan” anlamına gelmekteydi ve fiziksel bir mekanı ifade etmiyordu. Aether, antik çağın ezoterik öğretilerinde kimi zaman maddenin esîr denilen halini, kimi zaman da maddenin “ilk madde” (materia prima) denilen ilk, cevherî halini ifade etmek üzere kullanılıyordu.

    Esîr, 19. yüzyılda atomlar arası boşluğu yani evreni doldurduğuna, ağırlığı olmadığına, ısı ve ışığı ilettiğine inanılan tözdür. Deneysel veriler ışığın iletiminin bu şekilde açıklanmasını çürütmüş ve bu açıklama yerini kuantum kuramına bırakmıştır.

    (bkz: karanlık madde)