kayıt

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

  1. 1
    seni çılgın hadi oradan.
  2. 2
    annenin o güzel ellerinden saygıyla öperim ama sen tam bir orospu çocuğusun.
  3. 3
    (bkz: integral nedir ulan)
    • yasal olmayan. yoksa illegal miydi o? aman boşver illegal işler bunlar.
    • :((
  4. 4
    "bütün prezervatif markalarının dandikliğine bizzat şahit olmamı sağlayan hadisedir. bir keresinde az kalsın sayelerinde baba olacaktım. oysa kaliteli lateks kullansalar bizde istediğimiz kadar sertlik ve şiddeti uygulayabilsek daha güzel olmaz mıydı?

    dip not: sanırım benim başıma 7-8 kere gelmiş bir hadisedir."

    www.exkutupsozluk.com/...

    söylenmek istenen: sert sikerim.
  5. 5
    egonun, hırsın ne demek olduğunu bu sabah daha iyi öğrendim.
  6. 6
    Canınızın sağlığı efendim, başka ne söyliyeyim.
  7. 7
    nasıl bir hayat yaşıyoruz anasını satayım.

    oda arkadaşım uyanmasın diye balkonun kapısını sessizce kapatmaya çalışıyordum; kapanmadı lanet kapı, ben sessiz sessiz kapıyla uğraşırken beni hırsız sanmış kafamı kapıya vurdu aq. beynim zonkluyor. bi' de dur girme diyor. çevremde normal insan yok yemin ederim.
  8. 8
    bu ülkede vatan haini kavramının iyice orospu edildiğini düşünüyorum.
  9. 9
    ekşi sözlükteki ümraniye sapığıyla ilgili entryleri okuduktan sonra hayata olan bakışım gene karardı birden. iğrendim; erkeklerden, yaşadıklarımdan, yaşananlardan, yaşayabilceklerimden, korkularımdan...

    daha 13 14 yaşlarındayken dershane çıkışı beni takip ettiğini farkettiğim adamın benden önce gidişini görmek için binmediğim otobüsleri, adamdan kurtulamayınca otobüse binişimi, sapığın da bindiğini görünce korkudan buz kestiğimi hatırladım.

    16 yaşındayken devamlı gittiğim 50li yaşlardaki kuaförün beni ayağa kaldırıp güya saç modeli gösterirken arkamda hissettiğim sertliği hatırladım. ve hiç bişey yapamayışımı, tepki versem öyle bişey yok diyip beni rezil edebilir korkumu hatırladım. hızlıca yerime oturup saçımı kestirip parayı verip çıktım. bu öyle korkunç bi an ki, o muhitten bile geçemicek kadar büyük bir iğrenti.

    18 yaşındayken dolmuşta adam arka koltuğuma oturup, sanki telefonda konuşurmuş gibi uzun uzun fantezilerini anlatmıştı onu hatırladım. şöföre inceğini söylediği yerde inicek diye beklerken, üstüne biraz daha para verip inmedi. o anki kadar kendimi çaresiz hiç hissetmedim. öyle bi an ki, sesimi çıkarıp rezil etsem, indiğim yeri öğrenip beni bulabilir diye korkuyorum, duymamazlıktan geliyorum, adam iğrençliğini hiç kesmiyo.

    o kadar çok şeyi hatırladım ki bu gece, daha beterlerini yaşamadığım için şükredişimden iğreniyorum...
  10. 10
    (bkz: özet geçene 10 fav)
  11. 11
    (bkz: jamiryo)
  12. 12
    #649934 haklı.
  13. 13
    (bkz: kardeş uzun yazmışsın güzele benziyor)

    dönüp okuyacağım ama yarın falan...
  14. 14
    bu dünya böyle gitmez bence inip itelim..
  15. 15
    (bkz: ben sana sevmeyi öğretemedim)
  16. 16
    Yoruldum be.
  17. 17
    saç kestirmek mutluluktur.
  18. 18
    1 gidene kal demem asla
    2 ezdirmem kendimi aşka
    3 337 üst 435 2-3 gol
  19. 19
    bugün çok sıkıcısınız.
  20. 20
    ay ayol bursaspor. evet tam olarak bu.
  21. 21
    Vasat bir gün.
    Böyle ummuyordum.gidesim geliyor,nereye gideceğimi bilemiyorum.
  22. 22
    hayatımdan nefret etmeye okul ile başladım. bu suçu okula yüklemek yerine insanlara yüklemeyi tercih ediyorum. hatta şöyle diyelim. hayatımdan nefret etmeye üzerimde beklentiler oluşmasıyla başladım. çünkü bana dediler ki "çalış iyi notlar al". iyi bari dedim yaparsam beni daha çok severler çünkü. çalışmaya başladım ve her şey çok güzel gidiyordu. iyi notlarımı da alıyordum ama insanlarda bir doyumsuzluk vardı. bu sefer "daha iyi notlar al" demeye başladılar. yine peki dedim. daha iyi notlar aldım. nedenini hiç sorgulamıyordum sadece denileni yapıyordum çünkü bana doğduğum günden beri denileni yapanlar iyi insanlardır dediler. aslında bunu yaratan biz insanlar üstün zekalı beyinsizlerden öte değiliz. evet yeni doğmuş bir bebek potansiyele sahiptir ve bu potansiyeli geliştirmek için eğitime ihtiyaç duyar. evet onu eğitiriz, "hayata hazırlarız". peki ama ya o çocuk istemiyorsa "eğitilmiş" olmayı? tabi bir bilinç oluşması ve düzeni anlaması için temel eğitim verilmeli. ama hayatı, geleceği ve değer yargılarını neden aşılıyoruz ki bir bebeğe? bir bebek için bazı şeyler neden "ayıp" olmak zorunda? neden bir bebeğin yaptığı bazı şeyler "ayıp" olur ki? neden yaftalarız "yaramaz" diye? çünkü bize aynısını yaptılar ve sorgulamadık. sorgulama şansımız olmadı. çünkü ilk insanlardan süregelen bir durum bu. ilk insanlar istediklere yere sıçmışlar daha sonra birlikte yaşamaya başlayınca ise "yav sıçıyoruz da kokuyor bu biz en iyisi kendimize sıçmak için yerler yapalım" demişler. buraya kadar her şey mantıklı. fakat benim neden istediğim yere sıçma hakkım olmadı diye düşünüp çok sinirleniyorum bazen. tabi bu olay çok saçma ve aşırı küçük ama söylediklerimin amacını aktarabilmemin kolay bir yolu yok diye düşünüyorum. neyse kendimden devam edeyim. evet çok güzel notlar muhteşem beklentileri karşılıyorum her şey süper devam ediyor... sonra birden farkediyorum ki aslında hiçbir şeyin devam ettiği yok. devam eden şey sadece beklentiler. yapabildiğim her şeyin en iyisini yapmaya çalışıyorum. bunun için "hayat" dediğimiz şeyi heba ediyorum fakat karşılığında aldığım tek şey geometrik şekilde artan beklentiler. iyi de bir süre sonra zile basınca salya akıtmayı bırakmaz mıyım ben? beklentiyi karşılıyorum evet süper. sonra karşıma daha iyi bir beklentiden başka bir şey çıkmıyor. "iyi de" diyorum, "ben beklentinizi karşıladım çok kısıtlı olan hayatımın en değerli şeyi olan zamanımı verdim bunun için. karşılığında ne alacağım?". bana "ama bak şimdi sen şu basamağı çıktın şunu da çıksan güzel olmaz mı?" diyorlar. iyi diyorum çıkayım o basamağınızı da fakat bu sonu olmayan bir merdiven. değişen tek şey merdiven basamaklarının genişliği. ne yazık ki benim adımlarım büyümüyor ve ben bu merdiveni çıkarken çok yoruluyorum. yeter diyorum artık nefes alamıyorum diye haykırıyorum. çıkamazsan biter diyorlar. biterse bitsin diyorum ve gerçekten bitiyor. birden uzaya doğru uzanan merdiven yok oluyor ve tekrar yerçekiminin büyük katkılarıyla dünyaya doğru çekiliyorum. çekilmekten ziyade bir düşüş bu ve ne kadar tırmandıysanız o kadar canınızı yakan düşüş. ayrıca canınızı yakmasının yanında o kadar da emek verdim hepsi boşa gitti diye beyninizi de acıtan bir düşüş bu. bir süre sonra karşınıza çıkamayacağınız bir merdiven geliyor ve size sadece o merdiveni çık diyorlar. kimse ne kadar çıkmış olduğunuzu önemsemiyor. birlikte başladığınız ama siz oraya gelene kadar yolda takılanlar sizin çoktan attığınız adımları atınca "aaaa bak ne kadar güzel" oluyor. yahu diyorsunuz; "ben zaten geçtim oradan ben onları yaptım bana da aferin deyin" ama kimse oralı olmuyor. sen önündeki basamağa bak diyorlar.

    işte insan dediklerimiz böylesine gerizekalı doyumsuz varlıklar. ne yazık ki bize "hayat" denilen şeyi de bu doyumsuz varlıklar öğretiyor. dolayısıyla biz de açgözlü ve sorgulamayan ama itaat eden "şey"lerden ibaret bir şekilde yeni gelenlere aşılıyoruz bu gereksiz "ihtiyaç"ları. çocuğumuz oluyor ve diyoruz ki "okula git güzel notlar al". sonra daha iyi diyoruz "daha iyi". iyi ama neden??? neden daha iyi notlar almalı çocuklarımız? sonra da diyoruz ki liseye git güzel bir üniversite kazan. o ana kadar yapabileceğinden daha iyisini bekliyoruz sürekli. sürekli üzerine baskı kuruyoruz. çünkü yapmalı. nedeni önemli değil sadece yapmalı. hayat bu. gidiyor güzel bir üniversiteye mezun olması yetmiyor okulu uzatmadan ve iyi notlarla mezun ol diyoruz. daha çok daha çok diye bağırıyoruz. ve bu merdivenleri çıkarken sırtına bir sandalye koyup üzerine oturuyoruz. o da sesini çıkartmıyor. peki "neden"? çünkü bizim çocuğumuz. hayatın özetini sorsalar "çünkü öyle" derim herhalde şuanda. neyse o çocuk onları da yapıyor. şimdi iş bul çalış diyoruz. iyi ama neden amk neden. bilmem herkes öyle yapıyor. doğru olan bu olmalı. çalışmaya başlıyor ve yine doymuyoruz çoğu zaman. daha çok para kazan daha çok diye sırtını kırbaçlıyoruz. çünkü bu onu gaza getirmeli ve koşa koşa çıkmalı o merdivenleri. ama bütün bunları yaparken sürekli bir şeyleri unutuyoruz. belki cidden çok yorulmuştur? belki rol yapmıyordur? belki bu dünyadaki düzeni kişi o olsaydı her şey daha güzel olacaktı. ama onun hastalıklı fikirlerine yer yok bu dünyada. her şey zaten olması gerektiği gibi ki farklı düşünenlere ya deli diyoruz ya da bir şekilde dışlıyoruz toplumdan. böyle olunca da kimse kendi ütopyası uğruna bir savaş veremiyor. her yazdığım cümleden bir kitap yazacak kadar anlatasım, konuşasım, söyleyesim var. ama söylemek olmaz. düzene karşı gelmiş olurum.

    "wrong tune playing till it sounded right"
  23. 23
    Hepinizin Allah belasını versin bana verdiği kadar. Eşit koşullarda yarışalım böyle olmuyor. Ezim ezim eziliyorum.
  24. 24
    "-hava kararıyordu. köşeden bir genç kızla bir genç adam göründü kol kola. delikanlı bir şeyler anlatıyordu, genç kız da başını sallıyordu. "bana kalırsa filim biraz karışıktı" dedi genç adam. "bazı yerini anlamadım.", "canım" dedi kız, "sonunda çocuk ölüyor işte" "aptal" dedi delikanlı,

    "o kadarını biz de anladık"
  25. 25
    ilk hafta pek bir şey yoktu ama artık annemin yokluğunu hissetmeye başladım. her aklıma geldiğinde etimden et kopmakta. onunla konuşamamak, derdimi ve sevincimi anlatamamak içimde büyük bir boşluk oluşturdu. ben zaten 5 senedir bir düşüncenin içindeyim; ablalarım annem ve babamla daha çok zaman geçirdi ve ben geçiremedim. çok üzüyordu bu beni ve başıma gelince dahada kötü oldu. bu siktiğimin dünyasına ben gelmek istemedim ama buradayım ve geride kalanlar için yaşamak isteyip istemediğimi bilemiyorum. koduğumun dünyası.