1
iki yıl önce aramızdan ayrılan, okuduğum bütün kadın şairlerin dışında bir şair.
bunlar da şiirlerinden bazıları:
ah'lar ağacı
enkaz kaldırma çalışmaları
annemle ilgili şeyler
kalbimin en doğusunda
siz aşktan n'anlarsınız bayım
pollyanna'ya mektuplar
huzur içinde uyusun.
"dalgınlığınıza gelmek istiyorum
ve kaybolmak o dalgınlıkta."
D. madak
2
"iç ses, diye söylendim
gel!
ahlar ağacından sen de biraz meyve topla."
iki yıl önce aramızdan ayrılan şair Didem Madak'ın yayımlanmış üç kitabı vardır: Grapon Kâğıtları, Ahlar Ağacı ve Pulbiber Mahallesi. Bir süredir baskısı olmayan yeni basımları metis kitabevi tarafından çıkarılmıştır.
Kaçış Planı ? Siz Aşktan N?anlarsınız Bayım?/ Didem Madak; elifnuray.wordpress.com/...
3
şimdiden bir hatırasın
açmışsa bir sardunya saksıda
bütün (aşklar) paranteze alınsın
bıraktım ellerimi, artık sana bunu yazsın
mektuplar postaya takılırsa?
ey aşk sen
artık bazı şarkılar kadar yaralısın.
4
Hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı Pollyanna
Çimento, demir, çamur...
Duvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım.
En üst kattan düşerdim her gün
Esmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya...
5
şimdiden hatırasın şiirinden bir bölümle tanıtmak lazımdır kendisini.41 yaşında kanserden kaybettiğimiz edebiyatmızın en iyi şairlerden biridir. okurken; yazmış dersiniz, kadın yazmış.
günler izmarit diplerinde biriksin
o zaman mutlaka bir trenle gelirsin
köpüklerdensin, mavisin, sakinsin
istesen suyun tenine bitişirsin
ellerimi bıraktım, artık buna sana yazsın
içimde iki yaşlı balık varsa,
içimde biri pulsuz, iki balık varsa
biri senden, gelirsen ve yok edersen
bunu yazmak istiyorum sana
sonra postalamak istiyorum
pulsuz bir zarfla
hiçbir mektup artık ikna etmiyor beni hayata
6
Virginia Woolf ve Sylvia Plath hayranı kadın şairimizdir.
''çiçekli şiirler yazmak istiyorum bayım''
henüz 41 yaşındayken aramızdan ayrılmıştır.
7
"birini çok sevmek gibiyim."
8
anlatarak bitiriyorum hayatımı
bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat
bir çiçek çizdim bu akşam avcuma
ismini her şey koydum.
9
muhabbet kuşumuz öldü
arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman
acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur pollyanna.
10
çok sevdiğim nadir şairlerdendir.
yanlış da olsa fiiller için çekici bir kadınım
pulbiber mahallesinin düm-tek tarihinde
acıdan sızlarken burnumuzun direği
morarmış çarşaflarımızı bayrak diye asardık
dokunsalar dağılırdı iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz
kıtırdı ve çıtırdı
nedense iki kuşun ismine benzerdi kalbimiz
biz böyleydik işte, lezzetimiz de böyle... böyle... böyle.
(bkz: pulbiber mahallesi)
11
aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda
boş salıncaklar gibi gıcırdayarak konuştum karanlıkla
kediler gibi mırıldanarak.
alkolden bir denize bıraktım kalbimi
kırmızı bir sandal gibi
arka sokaklarda sarhoş konuştum karanlıkla
avuçlarımla konuştum
allah büyüktür diyen insanlar gibi.
kedi dili bisküvilerinin bir pastayla konuşması gibi
yumuşak ve kremalı konuştum onunla.
boynumda leylaklar açardı baharda
mor ve pembe konuştum karanlıkla
gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim
sözler vardı içimde işe yaramayan
sözlerle konuştum karanlıkla...
önce söz yoktu kalbimin en doğusunda
sözler...
bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan.
12
önümüzdeki iki gün boyunca ege üniversitesi'nde düzenlenecek bir sempozyumla anılacak olan ölümsüz şair.
ilgilenenler için
13
kendisine aşıktım da, yaklaştırmazdı beni yanına. boşandığında, hem de "yeanolujekiştehepsiaynıyea" diye değil; isteyerek evlendiği birinden boşandığında yanında olmak istedim, izin vermedi. ki bu kavatça bir iğfal değil, bir aşığın vefa borcuydu. yine de izin vermedi.
boşanıp, bir bodrum katına yerleştiğinde, daha iyi bir eve geçsin diye emlakçılarla çevirmedik dolap, telkin etmedik ev sahibi bırakmadım. hiçbir hileyi, hülleyi yutmadı. özgür bir kadındı, buna bağlı olarak kafası zenith saat gibi çalışıyordu da ondan yutmuyordu. babasının bana anlattığı gibi, 7 yaşındayken evden kaçan bir kadının, böyle saftirikçe numaralara kanmayacağını öngörebilmeliydim.
bodrum kattaki evini, her yağmurda, ısrarla sel alırdı. ben de soluğu kapısında alırdım, yardım edeyim diye. "ben üstesinden gelebiliyorum, teşekkür ederim" diyip kapıyı kapıtırdı yüzüme. takriben sekiz saniyede gerçekleşirdi bu beyanat. kulağımı kapısına dayardım, ve tanju okan'dan kadınım'ı söyleyerek evine giren suyu boşaltırdı. titreye titreye ağlardım kapıya yapışmış vaziyette.
bir süre sonra, ya sürüngenliğime acıdığından, ya da gönlü bir an için de olsa bana kaydığından, birlikte sigara içmeyi teklif etti. cankurtaran'daki dokuma fabrikasının arka sokağındaki bir duvarın üstünde. ilkokuldayken hizmetlinin oğlunu itip kakma seanslarını anlattı. çocuğu köşeye sıkıştırıp başından aşağı bir matara su döküşlerini anlattı. böyle bir durumda, standart prosedür gereği, yüzüne bir tane glasgow smile bırakırdım; ama moruk, aşıktım.
neden sonra, küstü. cidden küstü ya. hem bana, hem de kendisine küstü. tek bir söz bile söylemeden. sonraları anladım ki, o tüm sözlerini şiirlerine saklıyordu. genellikle kırgın, ama mutlaka şaşkın bir kadın olmasından mıdır bilmem, hep bir sarakaya çekme huyu vardı şiirlerinde. mesela, o'nun için tutuştuğumu, dünyada istediği sayıda tur atıp bana gelebileceğini biliyordu; fakat,
"(...)
aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım !"
diye titanyum bir kapağı kafama koyuveriyordu. neyse hacağbi. kadın dediğin kelebek gibi, çok fazla ihtimam gösterirsen ölüverir. gömdüm içime.
öldüğü günü hiç unutmuyorum. poligondaydık. acemilerle talim civeleklenmesi... postam gelip kulağıma didem'in öldüğünü söyleyince, bir kez hıçkırdım ve bir damla gözyaşı süzüldü yanağımdan. boynumu büktüm, gözyaşım dudağıma gidecek kadar bekledim öyle. bir dil darbesiyle de gözyaşımı emdim. vay be didem'im ! bir damla gözyaşım mı olacaktın sen ? göçebeydin, o kadarını anladık da, yolun sonu kalbime değil de gözpınarıma mı çıkacaktı ?
poligondan dışarı çıktım. bir tane gürcü marlborosu yaktım hemen moruk. sizin, yöre sakinlerince "elağzığ", diğer vatandaşlarca "elazığ" diye telaffuz edilen bir iliniz ve onun da harput diye bir kazası var; oradan bir türkü mırıldandım:
"bülbülüm bağ gezerim
aşığım dağ gezerim
yüz yerden yüz yaram var
el sanır sağ gezerim...
14
bir zamanlar kendimi
bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım
kaç metredir benim yokluğum?
benden daha çok var sanmıştım
benim yokluğumdan dünyaya
bir elbise çıkar sanmıştım
dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
sonunda ben de alıştım
ah... dedim sonra
ah!
15
"bugün kalbimi eski bir plak gibi, öyle çok tersine çevirdim ki."
16
bir arap şairi şöyle demiş,
savaşta yenilen halkına,
ağlamayın, ağlamayın, acınız azalır
17
bilmiyorsunuz.
darmadağın gövdemi,
çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
18
"herkes çıkarsın kalbini
o çirkin mücevher sandığından
ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım"
19
ey aşk sen
artık bazı şarkılar kadar yaralısın
20
''inanma pencerelere bayım,
gece hepsi ayna oluyor...''
21
"ben seni ciğerimin köşesindeki arıza kadar sevdim.
bir şiir seni bu kadar sever miydi?"
23
"Anlatarak bitiriyorum hayatımı
Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat"
bugün ölüm yıldönümü. 24 temmuz.
24
“Annem çok sevinmelerin kadınıydı. Bazen sevinince annem gibi, rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına.“
t: bir şair
25
"Keşke gölgesine razı bir fesleğen olsaydım."
↑