kayıt

marshall planı

  1. 1
    II. Dünya Savaşı'nın ardından yeni Dünya'nın lideri olmak amacındaki Amerika'nın başının altından çıkan ekonomik yardım paketidir.1947'de gündeme gelmiş 1948-51 arasında yürürlüğe girmiştir. Faydalanan 16 ülkeden biri de Türkiye'dir.
    "Whatever the weather we must move together" sloganıyla komünistleri alt etmek temel amacıyla oluşturulmuş plandır özünde.
  2. 2
    türkiye üzerinde stratejik hakimlik sağlamaya yönelik girişimlerin abd lehine sonuçlanmasına neden olmuş plandır. stalin ikinci dünya savaşı sonrası türkiye'nin doğu vilayetlerinden bir kaçını istemiş ancak bu şiddetle kabul görmemiştir. sonrasında hakim devletlerden üst talebinde bulunmuştur. buna karşılık marshall planı ile türkiye'ye karşılıksız hibeler, askeri yardımlar yapılmış ve batı bloğuna çekilmiştir. kore savaşı ve nato ile bu süreç özellikle abd lehine sonuçlanmış üst kurma girişimlerini abd kazanmıştır.
  3. 3
    ayrıca o zaman alınan yardımlar hibeler sonraki yıllarda misliyle alınmasını sağlayan plandır.

    şöyle ki o zaman veriler araç gereçler sonraki yıllarda arıza yapmış ve parça almak için üreticisi abd gidip bize misliyle parçaları satmıştır. şimdi buna uyanan ülkemiz bu tarz yardımları pek kabul etmemektedir.
  4. 4
    temel amacı ikinci dünya savaşı sonrası dünya'da artan komunist eğilimi önlemektir.truman doktrini sonrası hali hazırda yardım almakta olan türkiye plana dahil edilmemiş olsa da demokrat parti'nin artan baskısı sonucu türkiye marshall planına dahil edilmiştir.marshall planı sonucunda;

    -amerikan askeri yardımı çerçevesinde türkiye'ye verilen malzemenin bakım ve yedek parça giderlerinin türkiye bütçesinden karşılanması türk ekonomisinde sıkıntıya neden oldu.
    -amerika'dan gelen yardımın bakım ve yedek parçası için Türkiye'nin bütçesinden yılda yaklaşık 145 Milyon $ ayrılması gerekti. bu durum, türkiye'nin 2. dünya savaşı sonrasında elinde bulundurduğu döviz stokunun kısa sürede erimesine neden oldu.
    -amerika'nın yaptığı askeri yardımın niteliği de tartışma konusu oldu. farklı bir bakıs açısına göre, askeri yardımın büyük bölümü 2.dünya savaşı'nda kullanılmış, kullanım süresinin dolmasına az kalmış, hasarlı ve ABD'nin artık kullanmadığı silah ve malzemeydi.daha da önemlisi, bu silah ve malzemenin mülkiyeti ABD'ye aitti ve ABD'nin onay vermediği durumlarda Türkiye tarafından kullanılması mümkün değildi.Bu madde, Kıbrıs'taki olaylar nedeniyle Türkiye, Kıbrıs'a askeri müdahalede bulunmak için Amerikan yardımıyla gelen silahları kullanmak istediğinde Amerika,Türkiye'nin bu silahları Kıbrıs'ta kullanmasına izin vermedi.
    -ABD, gerektiğinde bu yardımla gönderdiği silah ve malzemeyi geri alma hakkına da sahipti.Ayrıca ABD yardımların hangi alanlarda kullanılacağı konusunda da söz sahibiydi.ABD'li yetkililerin raporu doğrultusunda yardımların %60'ı tarım alanında kullanıldı.
    -ABD, yardımların karayollarının gelişmesi için de kullanılmasını istiyordu. Böylece karayolu yapımı, demiryolu yapımına tercih edildi. Karayolu ulaşımının gelişmesiyle Türkiye'ye ithal edilen yabancı otomobil ve otobüslerin sayısı ve buna bağlı olarak petrol ihtiyacı arttı.zaten dikkat edildiğinde sosyalist ülkelerde demiryoluna önem verilirken kapitalist ülkelerde karayolu yapımına önem verilmektedir.
    -Marshall Planı ile yasanan sürecin, Türkiye'deki sosyal yasama da büyük etkileri oldu. Amerika Birleşik Devletleri'nin Türk kamuoyundaki imajı güçlendi. Amerikan mallarını kullanmak bir prestij haline geldi.Amerikan çizgi romanlarının gelmesiyle çocuklar Amerikan kahramanlarını benimsediler. Bu süreçte, Türk kamuoyunda Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı büyük bir ilgi ve hayranlık yaşandı
    -Sonuç olarak baktığımızda Marshall Planıyla birlikte Türkiye dışa bağımlı bir ülke haline gelmiş,imf ve Dünya Bankalarına borçlanmıştır.
  5. 5
    1947 yılında ortaya çıkan bu planda görünürdeki hedef ülkeler arasındaki ticaret engellerini ortadan kaldırıp, Avrupa ülkelerine yardım ederek ülkeler arası dayanışma ve ticareti artırmak olsa da gerçek hedef abd'nin avrupa'daki yeni pazarlar keşfetmesi ve sovyet tehdidini önlemektir.
  6. 6
    bedava para 'nın türkiyeye ilk girişidir. bunun aslında bedava olmadığı, uzun sürecek bir ekonomik sömürgeciliğin ilk kancası olduğunu ise hiçkimse görememiştir.

    adnan menderes tarafından kabul edilmiştir.

    türkiye için, tam bağımsız olma hayallerini alev alev yakan bir plandır ayrıca.
  7. 7
    abd açısından çok stratejik harekettir. doğru düzgün araba kullanımı olmayan ülkeye yol yapın diye para vermişlerdir sonra da araba satmışlardır. efendime söyleyeyim eski makineleri ucuza satıp sonra da bozulan yedek parçaları satarak köşe olmuşlardır.

    Ordonat birliğinden acar bir bakım astsubayı, bölüğünün imkânları ile, bu çene ve tetik tertibatı için yeni kalıplar hazırlar, daha kaliteli alüminyumdan parçalar döker. Testler yapılır, sonuç çok iyidir. Türk tipi M20, Amerikan M20'sinden daha sağlamdır. Doğu Anadolu'nun haşin soğuğuna daha iyi dayanır hem de.

    Tam da o sırada ABD yardımlarını denetlemek üzere bir Amerikalı yarbay, tercümanı ile birlikte bahse konu birliğe gelir. Yardım ile gelen malzemenin bakım durumunu teftiş için. Zira ABD yardımı ile gelen malzemenin 1'den 5'e kadar hiç bir kademe bakımı tam olarak yapılamamaktadır, kural ve anlaşmalar gereği. Ana tamir kademesi olan 5'nci kademede bile Amerikan subay ve astsubaylarının nezareti gerekmektedir.

    Amerikalı yarbay, Türk tipi M20'yi görür. Birlik komutanına "bu tadilatı kim yaptı?" diye sorar. Astsubay çağırılır. Amerikalı sorar:

    - Bu malzemeyi sen mi ürettin?

    - Evet ben yaptım.

    - Nasıl yaptın?

    - Şöyle şöyle yaptım.

    - Yardım anlaşması uyarınca böyle bir tadilat yapmaya yetkin yok. Bu parçanın yenisini talep etmeliydin.

    - Talep ettim zaten, ilgili istek mektubu dosyada (Dosya getirilir, ilgili yazışmalar gösterilir). Bakın "SG çekilmiş" ("Sonra Gönderilecek")

    - Olabilir. 6 ay bekleyip sonra bir kez daha talep etmeliydin.

    - Yine talep ettim zaten bakın diğer istek formları da burada (gösterilir, hepsine "SG çekilmiştir")

    Hem ayrıca yanıbaşımızda Ruslar var. Yarın bir gün savaş çıkarsa sizin keyfinizi mi bekleyeceğiz? Kaç aydır kaç türlü malzeme bekliyoruz sizde, hepsine "SG" yanıtı geliyor. Memleketin savunmasını Amerikalının keyfine mi bırakacağız?

    (Amerikalı yarbayın arkasından edilen işmarlar "sus! sus!" işaretleri....)

    Sonuç?

    Amerikalı yarbay bakım astsubayının adını ve sicil numarasını alır, hakkında işlem yapılır. Kalıplar imha edilir.

    Türk Ordusu Amerikan tipi M20 bazukaları kullanmaya devam eder.
    • işte bunları okuyup öğrendikçe kan beynime sıçrıyo sinirden.
    • akıllanmayan bir milletiz maalesef. sonra hep kandırıldık kandırıldık diye ağlıyoruz. ders çıkarmak hiç yok.
  8. 8
    (bkz: amerikan tasması)
  9. 9
    II. Dünya Savaşı sonrasında Truman Doktrini, esas itibarıyla Sovyetler Birliği'nin doğrudan doğruya baskısı ve tehdidi altında olduğu vurgulanmış ve buna istinaden sadece Yunanistan ve Türkiye'ye askeri yardım öngörmüştür. Fakat bu sırada Avrupa'nın durumu iktisaden son derece kötüdür. Altı yıllık savaş, bütün ülkelerin ekonomik kaynaklarını tüketmiştir. Savaş, bütün ülkelerde ağır tahribat yapmıştır. Sovyetler Birliğinin, bu durumu fırsat bilerek komünizm propagandasını şiddetlendirmiştir. Bunun üzerine ABD 1945 Haziranı ile 1946 sonu arasında Batı Avrupa ve beraberindeki 16 ülkeye toplamda 15 milyar dolar ekonomik yardımda bulunmuştur. Fakat bu yardım, bütçe açıklarının kapanması, ithalat için kullanılması yüzünden sonuç alınamamıştır. Bunun üzerine ABD yeni planlar aramış ve Dışişleri Bakanı George Marshall'ın "Marshall Planı" 5 Haziran 1947 günü Harvard Üniversitesi'nde verdiği bir nutukta açıklanmıştır. Buna göre, "Avrupa ülkeleri her şeyden önce kendi aralarında bir ekonomik iş birliğine girişmeliler ve birbirlerinin eksikliklerini kendileri tamamlamalılar, bu genel iş birliği sonunda bir açık ortaya çıktığında Amerika, bu açığın kapatılması için yardım etmeli. Bunun için de önce bir iş birliği programı yapmalılar." ilkesi benimsenmiştir.
    Fakat bu plan daha sonrasında abd'nin kendi topuğuna kurşun sıkması halini almıştır çünkü batı avrupa ekonomileri canlanmış ve ilerleyen zamanlarda euro para birimini çıkarmışlardır. Euro bugün abd dolarının en büyük rakibidir.
  10. 10
    #324379
    numaralı entride mükemmel özetlenmiş olay.

    kimin dönemde dahil olduyduk biz bu plana ??
  11. 11
    türkiye sömürge olmuştur filan ayaklarına bitiyorum ya. yahu bu destekten 16 devlet yardım aldı. hepsi mi sömürge? şu hastalıklı komplo zekasından kurtunulan gün muasır medeniyet seviyesinde biz yardım dağıtacağız.

    adamlar parayı almaya bin türlü laf ediyor ama nasıl paylaştırıldığından habersiz. nereye gitti o paralar? kimler yedi? kimlere ikram edildi? yahu ikinci dünya savaşından çıkan almanlara bakın. onlar da bu parayı aldı? sömürge mi? nasıl bugünlere geldiler?

    evet kardeşim. sıkıntı senin insanlarında. sırf para yemediği için saçmalıyor. şu millet kadar para hırsı olan başka illet yoktur. yazık.
    • olay para alınmış olması değil. alınan paranın ne şekilde, hangi sektörlere harcanmış olması. nerelere ve hangi şartlarla harcandığına bakman yeterli.
    • şahsen ben de çok verimli kullanılmadığını düşünüyorum. gomünistler gelirse sizi kurtarırız diyerek incirlik'ten kars'a yol yapıldı mesela. tankları yürütmek için. ayrıca daha en başta, belli sektörlerde kullanılmaması şartı ile verildi. tıpkı, yanlış hatırlamıyorsam newholland traktörlerinin ülkeye ilk girişinde belli başlı stratejik tarım ürünlerinde -abd'ye rakip olmamak adına- kullanılmaması şartının konulması gibi.

      dramsevicilik konusunda katılıyorum. bi kurtulamadık şu illetten. yaşam tarzımız oldu resmen her şeyi dram üzerine kurar olduk.
    • ben suçu dışarıda görmüyorum, varsa bir hata, beceriksizlik içeride. tabi ki dönemin şartları gereği ortada bir mecburiyet veya bir noktaya kadar el mahkumluk durumu var ancak muhtemelen belli tavizler de verilmiş. ortada bir beceriksizlik veya hata varsa işte bu taviz-getiri-götürü dengesinin sağlıklı kurulamamış olması sayılabilir. zaten üretimden vazgeçip bir ülkeye göbekten bağlanmanın yıkıcı sonuçlarını 1960'ların başında kıbrıs olayları sırasında gayet net gördük. görmüş gibi davrandı veya davranmadı bilmem ama devlet de gayet gördü.
  12. 12
    bak şu yanlış olmasın, bu kadar para açı ve sosyo-ekonomik yönden bu kadar yoz bi devletle hiçbi yere varılamaz. ama marshall yardımlarının tr'yi ekonomik açıdan bağladığını da reddedemezsiniz. belgelerle sabit bu. kutup abinin de dediği gibi bu yardımlar ön şartlarla yapıldı. traktör fabrikaları (tabiki de batı markası altında), karayolu yapımı, ticaret ilişkilerinin güçlendirilmesi, belirli tarım ürünlerini teşvik ve belirli tarım ürünlerini unutturmak suretiyle yapıldı bu yardımlar. karayolu yaptırıldı; çünkü abd yaptığı arabaları tr'ye sattığında bile o arabaları kimse kullanamayacaktı; çünkü yol yoktu. ("yurdun 4 başta demir ağlar" ile örülmesi chevrolet ve oldsmobile tarafından istenmiyordu yani).

    o dönemde sovyetlere bak mesela, eleştiriler makul olmakla birlikte ilk önce ulaşım ve sanatı önemsediler. tren yolları yaptılar ve abd'den ithal etmediler. güzel sanatları geliştirip popüler kültür saçmalığını kapıdan içeriye sokmadılar. baskıyla oldu, evet; ama sovyetlerin murisi rusya'nın şu anda tr kadar acınası olduğunu kimse söylemez.

    buraya kadarı hap bilgi. buradan sonrasını okumak size kalmış.

    marshall planı abd tarafından avrupa ülkelerine ii. dünya savaşı yaralarını sarmasına ekonomik destek için ortaya atılmıştı. diyolardı ki "aranızda ticaret yapın, birinizde olmayan birinizde nasılsa vardır; hiç kimsede olmadığında da biz devreye girip açığı kapatalım". tuttu da, (mesela avrupa birliği'nin ilk hali, (avrupa kömür ve çelik topluluğu) bu yardımların zorladığı ticari ilişkileri kolaylaştırmak için kuruldu (yani kurulmasının bir sebebi de buydu) ). vesselam lend and lease borçları affedildi, ve yeni yardımlar yapılmaya başlandı. ama "başı boş" yardımlar yok tabi ki gene. parayı veren kişinin dediklerini yapmak zorunda yardımı alan (yani abd'nin).

    abd bu yardımları babasının hayrına mı yapmaya karar verdi? hayır. abd'nin ekonomik işlevsel adımları "askeri, endüstriyel, kompleks" olarak toplanıyordu. yani askeri alanda kullanmak üzere bi alet veya teknolojiyi geliştirmek için para ayırılıyor (askeri adım) (* bunlar teflon, internet, gps... gibi, çoğaltılabilecek örneklerden oluşuyor) ( * ayrıca abd'nin sürekli bi düşmanının olması gerekliliği de ekonomik düzeninin düşman üzerinden kurulması anlamına geliyordu); bu parayla üniversiteler hem teknolojiyi geliştirip hem de 20 yıllık bi süre zarfında bu teknolojiyi sivil tüketiciye uyarlıyor (kompleks adımı); son olarak da gelişmiş olan sanayi (sermaye sahipleri) vesilesiyle de üretilip satılıyordu (endüstriyel adım). ama sorun şu; alıcı olabilecek tek potansiyel avrupa'daydı. avrupa'da da hiç kimsede para yoktu. abd bu durumun iyileştirilmesi için bu "yardım"ları yaptı.

    "yardım" kelimesinin tırnak içinde olması da şu yüzden; lend&lease ile ülkelere verilen ve geri dönüşü beklenmeyen amerikan malları eski teknolojiydi. dolayısıyla da düşük kaliteydi. yani bakım masrafları sayesinde abd, o malların değerinin çok katını ülkeye yedek parça olarak satıyordu. dolayısıyla lend&lease, marshall planı'nın ilkel halidir. abd kapitalizmine çalışmıştır.

    akçt kurulduktan sonraki gelişme, tr'nin marshall planı hikayesine noktayı koymuştur (hani demiştim ya, "hangi yardımın nereye harcanacağını, yardımı yapan belirliyordu" diye). akçt (ve hemen sonrasında kurulan yan örgüt "avrupa ekonomik topluluğu"), tr'nin tahıl ambarı olmasına karar vermiştir. yani her türlü tarım ürünü tr'den alınacak, ve karşılığında tr'de üretil"me"yen sanayi ürünleri satılacaktı (bu planın kabulünü, o dönemki devletlilerin "naifliği"ne vermek imkansız geldi bana hep. yorumum yok o yüzden). ama bu sistemin büyük dezavantajı da tr'nin katma değeri yüksek ürün üretememesiydi. dolayısıyla verdiği (atıyorum) 5 ton buğdayla anca 2 tane tomafil alıyor, zeytinyağlı yiyemeyip basma fistan giyemiyordu artık tr. dolayısıyla becel ve marks&spencer'a mahkum olmuştu artık.

    bunların mimarı kimdi? bana göre menderes'ti. ama şunları, (aklıma ilk gelenleri), "olaylar, belgeler ve yorumlarla türk dış politikası - 1.cilt (editör: baskın oran, kolektif)"e dayandırıp yazabiliyorsam komplo teorisi diyenin ağzını yumcuklarım. o kitabın yazarlarının tırnağı olamayacağımı biliyorum. o yüzden kimse kendinden o kadar emin olmasın, tadımız kaçmasın durduk yere.

    sürç-i lisan varsa affola, düzeltmelere açığım.
    hepinizi seviyorum