kayıt

Gilles Deleuze

  1. 1
    *

    20. yüzyılın ikinci çeyreğinde fransa'da dünyaya gelmiş, ağır bir dili olmasına rağmen kendisini okutabilen post ekinin yapıştırıldığı psikanalist filozof.

    psikanalist olmasının yanında Felix Guattari ve michel foucault ile şizoanaliz üzerine epeyce çalışması vardır kendisinin.

    guattari ile birlikte Kapitalizm ve Şizofreni adı altında çıkardıkları Anti-Oidipus ve Bin Yayla kitapları arasında en tercih edilendir genelde.

    kasım 1995'de evinde intihar eder.

    ''Her yazı yazdığımızda, başka birini konuştururuz. Örneğin klasik dünyada, konuşanlar bireylerdir. Klasik dünya bütünüyle bireysellik biçimi üzerine kuruludur; burada birey varlıkla eş olarak konumlanmasında görürüz. Romantik dünyada, konuşanlar kişilerdir ve bu çok farklıdır: Kişi burada temsille eş varoluşta olarak tanımlanır. Yeni dil ve yaşam değerleriydi bunlar. Bugünkü kendiliğindenlik, yalnızca anonim güçlerden de kaynaklanmayan sebeplerle, belki hem bireyden hem de kişiden kurtulmuştur. Biz uzun süre şu alternatifte esir kaldık: Ya bireyler ve kişiler olacaksınız, ya da farkların silindiği anonim bir zemine katılacaksınız. Oysa biz birey-öncesi, kişisiz tekillikler dünyasını keşfediyoruz. Bunlar ne kişilere, ne bireylere, ne de farksız bir zemine gönderme yapıyorlar. Birinden diğerine geçen, çalan ve uçan, zor kullanan, taçlanmış anarşiler oluşturan, göçebe bir mekanda oturan, hareketli tekillikler bunlar. Sınırlar veya çitler uyarınca, sabit bir mekanı yerleşik bireyler arasında paylaştırmakla, açık bir mekanı çit ya da mülkiyet olmaksızın tekillikler arasında paylaştırmak arasında büyük bir fark vardır. Şair Ferlinghetti dördüncü tekil şahıstan bahsediyor: Konuşturmayı denememiz gereken bu.''

    ''İletişim yok değil. Tam tersine, o kadar çok iletişim var ki. Yaratıcılık yok. Mevcut olana direniş yok.''

    ''Tikler, yüz kaslarının özgürleşmesinden gelir.''

    ''Hayır, kitleler aldatılmadı, belli bir anda faşizmi arzuladılar.''

    ''Çoğunluk hiç kimsedir, azınlık herkestir.''

    ''Tüm molar işlevselcilik yanlıştır; çünkü organik ya da toplumsal makineler işledikleri biçimde oluşturulmazlar ve teknik makineler kullanıldıkları biçimde monte edilmezler, aksine kendi üretimlerini kendi farklı ürünlerinden ayıran kesin biçimde özgül koşulları gösterirler.''

    *Anti-Oedipus - Deleuze ve Guattari

    ''Oedipus, başka araçlarla sürdürülen kolonyalizmdir.''

    ''Psikanaliz, arzuyu çıkmaza sürüklemek ve insanların söylemeleri gerekenleri söylemelerini engellemek için fantastik bir girişimden başka bir şey değildir. Yaşama karşı bir girişim, bir ölüm, kanun ve hadımlık şarkısı, bir aşkınlık susuzluğu, bir papazlık, papazınkinden başka psikolojinin olmaması anlamında psikolojidir.''

    ''Hiçbir şey söylememe hakkı ne büyük bir nimettir. Çünkü ancak o zaman nadir olanı; yani gerçekten söylenmeye değer olanı yakalama şansımız doğar.''

    ''Kapatıp kuşatma mekanlarına ilişkin genelleşmiş bir bunalımın ortasındayız -hapishanede, hastanede, fabrikada, okulda ve ailede. Aile de diğer bütün "içeriler" -eğitsel, mesleki vs.- gibi kriz içinde bulunan bir içerisidir. Görev ve yetki üstlenen idari mekanizmalar zorunlu olduğunu varsaydıkları reformları ilan etmeyi bir an olsun bırakmazlar: Eğitim kurumlarında reform, sanayide reform, hastanelerde reform, silahlı kuvvetlerde reform, hapishanelerde reform. Ama herkes, tam tükenişleri ne zaman gerçekleşecek olursa olsun, bu kurumların işlerinin bitik olduğunu biliyor. Yapılan aslında son ayinleri ifa etmek ve bu alanlarda istihdam edilen insanları, kapıyı çalacak yeni güçler yerlerine yerleşene dek beslemeyi sürdürmekten ibarettir. Bu yeni kuvvetler, disiplin toplumlarının yerini almakta olan "denetim toplumları"dır. Denetim, Foucault'nun pek yakın geleceğimiz olarak teşhis ettiği bu yeni canavara Burroughs'nun taktığı addır. Paul Virilio da devamlı olarak kapalı bir sistemin zaman çerçevesinde işleyen eski disiplinlerin yerini daha şimdiden almış olan "serbestçe kayan" denetimin ultra-hızlı biçimlerini incelemeyi sürdürüyor. Bu meyanda olağanüstü ecza ürünlerini, moleküler mühendisliği, genetik müdahaleleri anmaya bile gerek yok; ama bunlar bile yepyeni bir sürecin içine girdiğimizi işaretliyorlar. Hangi rejimin daha berbat olduğunu kendimize sorup durmanın pek bir anlamı yok, çünkü her biri kendilerine özgü özgürleştirici ve köleleştirici güçlerin karşı karşıya geldikleri durumlardır. Söz-gelimi, bir kapatıp kuşatma mekanı olarak hastanenin bunalımında, mahalle klinikleri, sağlık evleri ve gündüz bakım kuruluşları ilk başlarda biraz özgürlük tattırsalar da kapatmanın en sertine bile taş çıkaracak denetim mekanizmalarına da katılabilirler. Korku ya da umut çare değildir; yeni silahlar bulmaya girişmek gerekir.''

    ''İnsan artık kapatılmış insan değildir. Borç içindeki insandır. Kapitalizmin insanlığın, borçlanmak için çok yoksul, kapatmak içinse çok kalabalık dörtte üçünün aşırı sefaletini bir değişmez veri olarak tuttuğu ve sürdürdüğü doğrudur: Denetim sınırların aşınmasıyla ilgilenmemektedir yalnızca; gecekondulardaki ve gettolardaki patlamalarla da uğraşacaktır.''

    ''Kederli ruhların desteklemek ve propagandasını yapmak için bir despota ihtiyaçları olduğu gibi, despotun da amacına ulaşmak için ruhların kederlenmesine ihtiyacı vardır.''

    ''Gerçek göçebeler, bir yerden başka bir yere gidenler değil, aksine oldukları yerden kıpırdayamayanlardır. Belli kodlardan kaçarak aynı yerde kalmak için göçebeleşenlerdir.''

    ''Şizoanaliz böylece, aile kapatımının (oidipusun) karşısına, geniş bir "deliliğin" ciddiye alınmasını önererek çıkar: Her delilik, arzunun her yönelimi (her arzunun zaten düzenlenmiş ve yönlendirilmiş olduğunu yeniden hatırlayalım) toplumsal, siyasal ve tarihseldir. Psikanaliz kültürünün onu kapatmak istediği yerde, "kutsal ailede" kendisine küfredilen, eksiklikle damgalanarak banalleştirilen ve yolundan saptırılan bilinç-dışının onun elinden kurtarılması yalnızca arzunun devrimci güçlerine yeniden kavuşturulması sayesinde gerçekleşebilir.''

    *Anti-Oedipus - Deleuze ve Guattari

    ''Şu dünyada, Hegelcilikten ve diyalektikten nefret ettiğim kadar başka hiçbir şeyden nefret etmedim.''

    ''Bir şeylerin eksik olması, yokluk, kıtlık. Bir toplum bunu kodlayabilir; toplumun kodlayamayacağı şey, bu şeyin ortaya çıktığı andır, ya da kendi kendine "şu herifler de kim öyle orda!" dediği andır. O zaman, ilk anda, zor aygıtı harekete geçer, eğer bu kodlanamazsa, yok edilmeye çalışılacaktır. İkinci bir anda, iyi kötü bir şekilde yeniden kodlamaya olanak verecek olan yeni aksiyonlar bulmaya çalışılır.''

    ''Tiranlar asla Anarşi ortamında doğmazlar! Onların yalnızca yasaların gölgesindeyken yükselişe geçtiklerini ve de yetkiyi yasalardan aldıklarını görürsünüz. Oysa yasanın adaletsizliklerini hiçbir şey durduramaz, hiçbir şey engelleyemez. Tiran yasaların dilinden konuşur ve başka bir dili yoktur. Tiranlar, yasaların gölgesine ihtiyaç duyar. Yasa ise ancak kurum şeklindeki Anarşi yoluyla aşılabilir. Ve Anarşinin de ancak iki yasa arasında kurulabilmesi, neredeyse sıfıra indirgenmiş bu kısa tanrısal momentin, Anarşinin doğasının, bütün yasalarla arasında bir doğa farkının belirtisi olmasını engellemez. Yasaların sürdüğü hüküm yozlaşmıştır! İleri sürdüğüm tezin en büyük kanıtı; yönetimin, "inşasını yeniden gerçekleştirmek istediğinde", bizzat Anarşiye dalmak zorunda olmasıdır. Yasalar, onu altüst eden ve iktidarını olumsuzlayan bir ilke içinde olmadıkça aşılamazlar!''
  2. 2
    düşüncesi, birçok filozofla uyumsuzdur. hegel ve freud başta olmak üzere...
  3. 3
    (bkz: ulus baker)